"Siyasal etik kurallar" niçin yok?
Allah aşkına şu güzel ülkede siyaset fırtınası ne zaman dinecek?
Bu ülkenin insanı her gün, her saat, her dakika siyasetçiyi dinlemek zorunda mı?
Konuşmalar bir yaraya merhem, kulağa küpe olsa neyse.
Dön konuş, söyle... "Aynı kabak yahnisi..."
Birbirini karalama, aşağılama yarışı...
Zaman zaman da hakaret...
Sanki -haşa- bu millet aptal, hiç bir şey anlamıyor!..
Koca bir milleti önünde, yeteneksiz kimi kafalar, bozuk saat gibi, her gün, her saat aynı yakışık olmayan sözlerle karşılıklı atıp tutuyorlar birbirlerine...
Millet böyle bir atışmayı mı bekliyor acaba?
Değil tabii ki...
Neymiş, sen şöylesin, sen böylesin...
Ne olmuş yani, o öyledir, böyledir de; sen nasılsın? Farkın ne?
Daha çok mu bu ülkeyi ve insanını düşünüyor ve seviyorsun?
Böyle bir düşünce ve sevi yarışı yapılabilir mi?
Elbette ki, herkes, herkesten daha çok farklı seviyor bu güzel ülkeyi. Aha şuradan duyuruyorum; ben de bu ülkeyi ve insanını tüm siyasetçilerden daha çok düşünüyor ve seviyorum.
Diyeceği olan varsa söylesin.
Peki, ne oluyor bizim siyasetçilere ki; böyle sonu gelmeyen, birbirlerini bitmeyen karalama, aşağılama, hatta hakarete varan söylemlerle karşılıyorlar?
Hiç mi düşünmüyorlar, böyle bir eylemle yurttaşlar arasında küskünlük, dargınlık yarattıklarını?
Ya da böyle düşünüp, davranarak ülkeye ve insanına hiç bir yarar getirmediklerini...
Siyasetçi kendini "la yüs'el" yani, sorumsuz, istediği gibi düşünür, söyler görünce mi böyle durumlar yaşanıyor yoksa?
Böyle düşünenlere hak vermemek mümkün mü?
Siyasetçiye "dokunulmazlık zırhı"nı layık göreceksin... Onu seçen yurttaşa "-Bak bu senin vekilin, milletin vekili..." diyeceksin... Bir tür koruma zırhına alacaksın. Bir tür üstünlük sağlayacaksın. Ama siyasetçilere kendi aralarındaki "siyasal rekabeti" başıboş bırakacaksın. Onlara sınırsız bir alan açacaksın. Böyle olunca vekillerin kimileri de etik kuralları konulmayan bu alanda akşam sabah ölçüsüz/ayarsız ötecek, millete kötü örnek olacak.
Sormak gerekir; acaba hangi ülkede böyle bir uygulanma var?
Ama bizde "Üzüm üzüme baka baka kararır" ya; siyasetçilerin bu ayarsız atıp tutma, birbirini karalama ve milletin moralini bozma hastalığı da 1950'den bu yana böyle gelmiş, böyle gidiyor.
Başka bir örneği de yok dünyada.