Bir gazete niçin ölür?
Kalıcı olan ne ki bu dünyada? Şairin dediği gibi; "İki kapılı bir dünya..."
Birinden doğarken giriyorsun, diğerinden ölünce çıkıyorsun.
İnsan yaşamı işte böyle...
Baki/kalıcı olan "Hoş sada imiş" Şair Baki'nin dediği gibi.
Gazeteleri kurup yaşama kavuşturan kişiler/gazeteciler öldüğüne göre gazeteler de ölür elbet.
Önceki sabah marketten gazetelerimi alınca HABERTÜRK gazetesinin logosunu ve sadece "son" sözcüğünü gördüm. Gazete ikiye katlandığı için veda yazısını tümünü okuyamadın o an. Gazetenin birinci SAYFASI bembeyazdı.
Ev de önce HABERTÜRK'e baktım. Markette gördüğüm "SON" sözcüğünün hemen altında "BASKI" sözcüğü de en belirgin şekilde yazılıydı.
Kafamda ; "-Allah... Allah!.. Bu nasıl şey... Bu gazete iktidarı kızdırmayan bir yayın politikası izlerdi. Niçin kapansın?.. Bu SON BASKI ne?" sorusu oluştu.
Sonra, gazetede yüzlerce çalışanı/emekçiyi, yazanı, çizeni, yönetenleri anımsadım.
Bir an başım döndü, içim karardı.
Şimdi ne yapacaklardı?
Gazete kapanmış, işsiz kalmışlardı.
Gazetenin kapanma nedenlerini yazmışlardır deyip veda yazılarını okudum.
Anladığım, HABERTÜRK bundan böyle artık kağıt üzerine basılmayacak, yayınını sanal ortamda sürdürecekti.
Yani, bir kısım çalışan işine devam edecek...
Bir kısım emekçi de işsiz kaldığından iş arayacak.
Gazete yönetiminin böyle bir karar alışında artan maliyetlerin payı olduğunu herkes tahmin edebilir. Basım tekniğinde kullanılan malzemelerin döviz artışından etkilenmesi, kağıt fiyatının zamlanması, dağıtım masraflarının artması ve tüm bunlardan ötürü maliyetin hiç durmadan her gün yükselişi bu kapama kararının gerekçesi gösterilebilir.
Hatta HABERTÜRK sanal ortamda yayımına devam edecek de denilebilir.
Ama bu geçerli bir gerekçe olamaz.
Çünkü gazeteler; sahipleri kadar, onu hazırlayanlar, o gazeteyi okuma alışkanlığı kazanan okurlarındır ayrıca...
Hangi gazete olursa olsun, kapanma kararı konusu okura sorulsa "Hayır, kapamayın!" deyip itirazını bildirir.
HABERTÜRK gazetesi kapandı.
Diyeceğimiz kafamızda kaldı, söyleyemiyoruz.
Çünkü, karar sermayenin...
Zarar ettiği yerde "Ben artık bu işte yokum!.." diyebiliyor, ceketi alıp gidebiliyor.
***
Gazeteler "kar kurumu" olarak algılandığı ve böyle görüldüğü sürece; toplumsal bilgilendirme ve sağlıklı algı yaratma görevini unuttuğu dönemi yaşıyoruz. Böyle bir duruma düşen gazete okur nezdindeki güven ve saygıyı da yitiriyor.
Sonunda olan tabii ki, okura oluyor.
Gazete, sigara tiryakiliği gibidir okurlar için.
Bu "SON BASKI" hiç olmadı/yakışmadı.
Sermaye okurlarla dalga geçti. O kadar...
Yaşasın Anadolu/yerel basını... HABERTÜRK'ün kapanması, Anadolu/yerel basınının ne denli önemli bir gazetecilik görevini üstlendiğini bir kez daha ortaya koydu. Anadolu'da gazete sahipleri aç kalır, susuz kalır, gazetesini kapatmaz, yaşatır.