Tiraj

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

1980’li Senelerde Almanya’da seçimler yapıldığında ben de orada idim. Seçim toplantıları bizdeki gibi kırıcı bir rekabet içinde geçmediğini hatırlarım. Her parti, kendi propagandasını yaparken rakip olan liderler hakkında kırıcı, tahrik edici hatta suçlayıcı cümlelerden kaçınırlardı. Bu propaganda düzeninde bir de televizyon toplantılarına bütün parti liderleri katılır, birbirlerine sorular yönlendirip, topluma cevaplar söyletirlerdi. Bu karşılıklı söyleşilerde halk aydınlanır, toplum kime oy vereceğini, kendileri tayin ederlerdi. Hele kiliselerde bulunan papazlar Pazar ayinlerinde bu söyleşilerden uzak dururlardı.

Hani biz din ve devlet işlerinin ayrı mecralarda yürümesine, ATA Rahmetliğin sözü ile, LAİK ortam olarak mütalaa ederiz ya, işte Almanya’daki siyaset arenası, benim gözlemlediğim bu ortamdaydı. Benim partim iktidara gelince bu konularda şu şekilde davranacaktır, diyerek topluma hedeflerini dikte ederlerdi. Parti liderleri diğer parti liderleri için haysiyet kırıcı sözler söylemezlerdi. Her medeni insan gibi parti başkanları, diğer parti başkanları ile ikili hatta çoklu program yöneticisinin her sorusuna cevap verip, topluma bu sorulardaki hedefleri gösterirlerdi. Bu sorular genelde can alıcı noktalardan çıkar, halk cevaba göre parti başkanlarına not verip, seçim sandığına bu söyleşiler büyük etki ederdi. 1980’li senelerde Helmut Kohl bir seçim sonrası, Partisinin oy oranında düşme görünce, parti başkanlığını bıraktığını da hatırlarım.

Almanya’da okuma yazma oranı diye bir konuyu ortaya atmak istemiyorum, ancak okumamış insan sayısı için yok diyebiliriz. Nüfus itibari ile Türkiye’ye yakın olan Almanya’da sadece Frankfurter Allgemeine gazetesi günlük 450 bin baskı yapmaktadır. Bütün Almanya’da 22.1 milyon gazete basılmakta. Basılan bütün gazetelerde bir siyasi taraf mevcut olsa da, gazetede yazı yazanların bağımsız olduklarına inanırım. Partilerin üyeleri gazete veya medya sahibi değillerdir. Dünyada en çok gazete okunan ülke olan Japonya’da sadece bir gazetenin trajı 14.2 milyondur ve dünyanın en çok satan gazetesi Yomiuri Shimbun adlı gazetedir. Mukayese yapmak istememekle birlikte günlük Türkiye’de basılan gazete sayısı 3.06 milyonla bu listenin sonlarında yer almaktayız.

Mısır ve Pakistan bile bizden çok fazla ilerde olduğunu görmekteyiz. Başka ülkelerin okur yazarlılık ve tahsil durumlarını kendi ülkemizle mukayesede, hedeflediğimiz Avrupa Birliği ülkelerini ele almanın doğru olduğuna inanırım. Avrupa Birliği ülkeleri arasında Türkiye’de olduğu gibi, başka hiç bir AB ülkesinde sadece iktidar partisinin sahip olduğu onlarca basın ve medya kurumu bulunan bir başka ülke bulamassınız.

Bir seçim dönemi geçirdik, benim yurdum insanı sandığa gitti ve hür iradesi ile seçim yaptığına keşki inanabilsem. Seçime giren partilerin parti hedeflerini bilmeyen, ekonomik değerlerde ülkenin mecrasını anlamayan, yatırım, üretim, pazar ekonomisi, ihracaat hedefi , ithalat riski, Avrupa Birliği konuları, Orta Doğu siyaseti ve riskleri konularında, insan hakları değerlerinden bile haberi olmayan benim vatandaşımın bizi getirdiği yer, bugün burası. Yarın ne olur bilmiyoruz. Ülkemde yaşayan yurdum insanları okuyup, okuduklarını anlamadıkları müddetle, ne kadar çırpınsak azdır. Bir milletvekilinin sözleri hala beynimi kazımakta, “Biz ne çekiyorsak okumuş kültürlü insanlardan çekiyoruz, bize okumamış halk gerekir” diyebilecek kadar toplumu koyun sananlar olduğu müddetce Türkiye nereye gider? diye bir sözüm geldi söyledim, hem nalına hem mıhına.

Tiraj