Avrupa Avrupa derken Ortadoğulu olmak...
Nereden, hangi yönden/yandan bakarsanız bakınız, "Sıfıra sıfır, elde var sıfır" örneği/durumu gelip dikiliyor önümüze:
Eğitim sorunu... Eğitim sorunu... Eğitim...
Her işin başı eğitim...
Yüce Rabb bile, sevgili Peygamberi/mize kutsal kitabımızı indirdiğinde ilk emri "-Oku!.." oldu. Bu bir ilk başlangıçtı, eğitimdi.
Yüce Peygamber/imiz "Oku!.." emriyle okudu, öğrendiğini çevresindekilere/sahabelere aktararak bir eğitim sürecini başlattı böylece...
Sonuçta yücelen bir "İslam Dünyası" oluştu.
Okuyan, öğrendiğini yaşamda uygulayan, bilgisiyle insanlığa ışık olan, ışık tutan İslam alimleri/bilim adamları dünyayı aydınlattılar.
Bu aydınlık, İslamiyeti Kuzey Afrika'dan Avrupa'nın İspanya topraklarına değin taşıdı/götürdü.
Amaaa... Ne var ki, müslümanlar Yüce Kitabımız Kur'anın hükümlerinden/emirlerinden koptu, işte o tarihten bugüne yanlış üzerine yanlış yapıldı/yapılıyor da...
Din kardeşleri birbirleriyle kavgalı oldu.
Birbirlerini boğazlayanlar, hançerleyenler, öldürenler, birbirleriyle savaşanlar bu kutsal toprakları kanlarıyla bir kez daha suladılar.
Ne için?
Din için değil... Cehaletlerinin yarattığı bağnazlığın doyumsuzluğu için...
Yani, içine düşülen eğitimsizliğin/bilgisizliğin sonucu...
***
Ülkemizin bugün o sorunu, bu sorunu değil; öncelikle eğitim sorunu var. Ve bu acı gerçek geleceğimiz için yaşamsal önem taşıyor.
Önce okumuyoruz. Günlük gazete/dergi okurluğu artık kültürel anlamda bir yeterlilik taşımıyor. Dahası yaygın basın gazeteleri kendi siyasal taraflılığını okurlara şırınga etmeye/kabullendirmeye çalışıyor.
Bu da güncel olayların peşine takılı kalmak gibi kişiyi kısır bir döngüye mahkum ediyor.
Geriye kitap okumak kalıyor... Yüzde değil, onbinde kaç kişimiz Doğu ve Batı Klasiklerini okudu/anladı.
Neyse...
Şimdi önemli olan; içine düşülen "eğitim sarmalı"nın nasıl aşılacağı...
Türkiye'de 1960'lı yıllardan itibaren başlayan içgöçmenlik olayını hiç önemsememe ve bunun üzerine körü-körüne nüfus artışını teşvik etme anlayışıyla gelinen nokta ortada sırıtıyor şimdi.
Kırsal kesimde yurttaşların da katkılarıyla yapılan okullar, sağlık ocakları içgöç nedeniyle boş kaldı. Kent merkezlerine kontrolsüz akan nüfus, buralarda en başta eğitim, sağlık, barınma, ulaşım vb. sorunlar yaratıp yaşamı çekilmez yaptı.
Şimdi eğitim için çırpınıp duruluyor. Veliler dertli, öğrenciler dertli... En başta öğretmenler dertli...
Okul ayırımcılığı yaşanıyor. Öğrenciler arzuladıkları okullara devam edemiyorlar.
Bizim gazetede okudum. Kızlarımızın eğitime katılma oranı geriliyormuş. Eğitim Sen Başkanı Ali Ersönmez; "UNICEF'in Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü üyesi 41 ülkede çocuklar arasındaki fırsat eşitliğini incelediği raporda Türkiye İsrail'le birlikte son sırada yer alıyor" değerlendirmesini yaptı.
Acı ve utanılacak bir manzara...
***
Her işe başlarken "Besmele" çekeriz ya, şimdi böyle bir söylem sonrasında hemen/şimdi "Eğitim... Çağdaş Eğitim... Atatürkçü Eğitim..." diyerek bu soruna çözüm getirmeliyiz.
Yoksa, "Avrupa!.. Avrupa!.." hayaliyle çırpınırken, bir bakarız sonunda Ortadoğu ülkesi olduğumuz gerçeği bir şamar gibi suratlarınıza inecek.