Tarımı sahiplenme zamanı...
Ticaret dünyasında çokça söylenen; " Zararın neresinden dönersen kardır" sözünü dikkate alanlar hep kazandılar.
Bu deneyimlerle de yaşandı.
Zararda ısrar eden, üstüne giden olmadı hiç... Olmaz, çünkü akıl işi değil.
Bir de işin içinde tükenen sermaye konusu da var.
Ülke ekonomisinin yaşadığı krizle, yani sıkıntıyla kimi konularda önceden yaşanan anlamsızlıkların da ortaya çıktığına tanık olduk.
Şimdi bu kötü anlayışı, uygulamayı tekrar etmemenin dersini almış olmanın durumu yaşıyoruz.
Ne mi öğrendik?
*En başta ve de en önde ülke tarımının unutulmasının yanlış olduğunu...
*Dağ tepelerinde yaz güneşi gören karın eriyip sel olması gibi köylerde yaşayan insanların kent merkezlerine koşmalarına seyirci kalınmaması gerektiğini...
*Bir de ülke düzeyine dengeli dağıtılması gereken sanayileşme hamlesinin sadece Batı kentlerine, özellikle Marmara Bölgesine yoğunlaştırılmasının yanlış olduğunu, bunun sosyal sorunlar ve sosyal adaletsizlik yarattığını...
Bu üç konuyu dikkate almamanın sıkıntısı şimdi tüm ülke düzeyine yayıldı.
Önder, Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk; "Köylü yurdun efendisidir" veciz sözlerinin önemi bugün -yaşanan krizle- bir kez daha anlaşılır oldu.
Ama anlayana...
Tarımsal pek çok ürünü üretip yurt dışına satan bir ülke, şimdi dışalım yolunu seçmek durumunda kaldı.
Tabii ki üzücü... Ama ders alınması gereken bir durum..
Bugün her zamankinden daha çok tarımda üretimi önemseme/artırma günlerine dönme durumundayız.
İsterseniz dönmeyiniz. Eloğlu akıl verir, ama tarım ürünü için dövizi -ileride soyup soğana çevirmek için- borç verir.
Osmanlı'ya Batı'nın oynadığı "Duyun-ı Umumiye" aldatması ulus olarak kulaklarımızda küpe hala... Osmanlı'yı bitirenlerin alacakları; ödene-ödene DP döneminde bitmişti.
Borç, bir miras olarak düşünülmemeli/bırakılmamalı...
Her neyse...
Dönelim yine tarıma..
Tarım için ulusça seferber olma dönemine girdik.
Tam da buna denk düşen "kimilerin aklı başına kaçarken gelir" örneği dara düşmüş olup çare aramanın güzel bir örneğini gazete haberinden öğrendim. İllerimizin birinde üretilen "kokulu üzüm" koruma altına alınmış.
Dediler ya, akıl sonrada geliyor başa...
Ülkemiz tarım alanında nice -bize ait- ürünü terk etmiş olmak da bir başka ayıbımız.
Şimdi toparlama, canlandırma, yeniden sahiplenme çabaları...
Doğru da, peki bugünkü aklımız neredeydi, gezmeye mi gitmişti.
Yine de üretimi terk edilmiş tarım ürünlerinin yeniden kazanılması için bu tarz girişimleri beklemeden üreticilerle, devletin tarım görevlileri ortaklaşa yapmalı...
Kurtarılacak o kadar çok yerel ürün türümüz var.
Bu konuda hiç zaman kaybedilmemeli...
Çünkü kaybedilecek her bitkisel tohum, meyve veren her ağaç bir daha geri dönmüyor.