Haram olsun!..
Kişilerin farklı farklı huy, düşünce/görüş, davranış/eylemle yaşam tercihi sergilediklerini bilirsiniz.
Kimileri mert... Dürüst... Çalışkandır...
İşini-gücünü düşünenler, ekmek parası için çırpınanlar çoğunluğu oluşturur toplumsal yaşamda.
Kimileri de hep işin/yaşamın "üçkağıtçılık yönü"nü düşünür.
Yalan/dolan, riya/dalkavukluk, sahtekarlık böylelerin hüneri(!) olur her yerde ve her zaman...
Bir de dürüstlük ile üçkağıtçılık arasında gidip gelen ve son zamanlarda toplumsal hastalık olarak zuhur eden "takiyyeci"ler var.
Siyaset dünyamızı, dahası demokrasimizi kemiren çok ahlaksız bir hastalık/mikrop takiyyecilik.
Bu yazdıklarım birinci fasıl olsun.
Geçen hafta sonunda tüm ülkede Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü sevgi dolu kalplerimize yolcu edişimizin 80. yıldönümünde O'nu törenlerle andık.
Tüm yurttaşların kalbi Anıt Kabir'de attı.
Atatürk sevgisi, tüm yurtta ilkbaharın ılık, sevecen ılık rüzgarı gibi soluklandı.
Tüm dünya, Türklerin Atatürk'e olan sevgilerinin ne denli köklü ve sarsılmaz olduğunu gördü.
Gururlandık... Mutlandık...
Bu da ikinci fasıl olsun.
Şimdi üçüncü fasıl geçelim.
Bu ülkede kimse bir diğerini sevmeye zorlanamaz.
Böyle bir istekle de kimse mecbur bırakılamaz.
Cumhuriyet'in kurucusu Atatürk de yaşasaydı zorla sevilmeyi istemezdi. Kabullenmezdi.
Zaten kimse de bir baskı sonucu Önder Atatürk'e sevgi ve saygı göstermiyor.
Bilinçli olan kişilerin giderek artan bir sevgi seli yaşanıyor bu güzel ülkede.
O, yaşamı süresince hep kalp sevgisiyle ulusuna yaklaştığı, inandığı, bütünleştiği için başarılarını taçlandırdı. Yeni bir devlet, yeni bir toplum yaratarak dünyaya örnek oldu.
Ama ne yazık ki, O herkes olmadığı halde; Atatürk'ü -peşin yargılarla- anlamak istemeyen, O'na ısınamayan kimi çağ dışı düşünceliler de var bu ülkede...
Maalesef böyleleri de var bu ülkede...
Bunun pek çok nedenleri var. Bu konuyu bir başka yazımda sizlerle paylaşacağım.
10 Kasım gazetelerini eskiden hep alıp saklardım. Bir güzel tutkuydu benimkisi...
Gazeteler -ama tümü- 10 Kasım günü birinci sayfalarını tümüyle Atatürk'e ayırırlardı.
1963-65 yıllarında vatani görevimi öğretmen olarak Kütahya'nın Pazarlar (Şimdi ilçe) köyünde yapmıştım. Daha önceki yıllara ait 10 Kasım gazetelerimle köy ilkokulunda -Üç-beş değil- tam 48 çeşitli gazete ile 10 KASIM ATATÜRK GAZETELERİ SERGİSİ açmıştım. Komşu köy okullarından öğretmenler, öğrenciler grup grup ziyaret etmişlerdi.
Köyde kaldığım iki yılın her 10 Kasım gününe ait gazetelerden öğrencilerim sayısınca alıp onlara armağan eder okuttururdum.
Yarım asır sonrasının Türkiye'sinde takiyye desem değil, daha acayip, iğrenç bir manzarayla karşı karşıya olduğumuzun kimse ayırdında/farkında olmadı.
Ülkemizin en büyük kuruluşlarından biri, haklı olarak 10 Kasım günü ulusça Atatürk'e duyulan sevgi ve bağlılığı ifade için yaygın basından gazetelere tam sayfa anma ilan verdi.
Ne güzel bir düşünce, ne güzel bir davranış...
Yürekten alkışladım, o ilan veren kurumu ve kişileri...
Ama ne oldu biliyor musunuz, tam sayfa anma ilanı alıp gazetesinde yayımlayan -bence gazeteci olamaz- yalaka kimlikler; 10 Kasım'dan, Atatürk'ten bir satır olsun söz etmediler o gün gazetelerinde...
İşte böyleleridir, -gazeteci olamazlar onlar- Cumhuriyetimizi, demokrasimizi, birliğimizi,
ülke bütünlüğümüzü kemiren mikroplar.
Tam sayfa ilanı alıp sayfaya koymak güzel!.. Çünkü işin sonunda bin TL'er var. Oh ne güzel, parayı al. Atatürk'ten tek sözcük yazma...
Haram olsun!..