Kuş Evleri / Sarayları
Kış mevsiminin gelmesi ve havaların soğumasıyla birlikte hepimiz sıcak evlerimize çekildik. Elbette gidecek evi olmayan, sokakları mesken tutan insanlarımızın da oluğunu unutmuyoruz. Sokaklarda olan başka dostlarımızda var : Kuşlar, kediler ve köpekler. Bu yazıda, havaların sıcağından-soğuğundan, bazı insanların kötülüklerinde, kedi-köpekten zarar görmesin ve hesap edilmeyen kimi tehlikelerden korunmak için kuşların sığındığı evler, kuş evleri.
Büyüğünden küçüğüne kuşları sevmeyen insan yoktur. Edebiyatımızda kuşlarla ilgili ne çok şiirler yazılmıştır. Baharın gelişini (bülbülün ötüşü), aşkı (çifte kumrular), özlemi (turnaların görünmesi) ve birçok duygu kuşlar üzerinden ifade edilmiştir. Bu nedenle kuşlar insanlar için hep özel olmuşlardır.
Birçoğumuz gezi sayfasında kuş evlerinin ne ilgisi var, diye düşünebilir. Gittiğimiz yerlerde dolaşırken, kaçımız tarihi bir binanın (han, saray veya cami gibi) cephesinde veya tepesinde bulunan kuş evlerini fark ettik. Bazılarınızın “Ya! Nasıl da fark etmedik”, diye hayıflandığınızı duyar gibi oluyorum.
Eğer fark etmediyseniz, dikkatinizi çekmediyse, bundan sonra bir daha bakın, orada kuşlar soğuk havaların olduğu kış mevsiminde üşümesin, kuşları avlayan insanların kötülüğünden, kedi-köpek gibi hayvanlardan zarar görmesin veya kanat çırptıkları gökyüzüne yakın olsun diye yapılan kuş evlerini göreceksiniz.
Geçmişi çok eskilere dayanan bu evlerin günümüze ulaşan örneklerinin tarihi 15. yüzyılı gösterse de, Osmanlılardan öncede bu evlerin yapıldığı bilinmektedir. Bu evlerin yapılma nedenleri ise; kuşları seven insanların bu canlıları soğuktan, sıcaktan, yağmurdan, fırtınadan, kedi-köpekten vb. tehlikelerden korunacakları bir yuva yapmaktadır. Ayrıca bu kuşların şehri terk etmemelerinin istenmesidir. Bu kuş evleri leylek, güvercin gibi büyük kuşlar için değil; serçe, saka ve kırlangıç gibi korunmaya muhtaç küçük kuşlar için yapılmıştır.
Kuş evleri birçok yapıda karşımıza çıkmaktadır. Saraylar, camiler, köşkler, kütüphaneler, hanlar, hamamlar, sinagoglar gibi. Sanat tarihçilerine göre, kuş evleri denilen bu yapıların Osmanlı mimarisinde 17. yüzyılın sonlarında başladığı ve 18. yüzyılda yaygınlaştığı bilinmektedir.
Tuğla, kiremit, taş ve harç kullanılarak yapılan bu evlerin yanında tahtan yapılanlarda bulunmaktadır. Geçmişten günümüze Tahtadan yapılanlar aşınma ve yangınlar nedeniyle günümüze kadar varlığını sürdürememişlerdir. Bu evler iki farklı yapıda görünmektedir.
Birinci kuş türü evler, binanın yüzeyine açılan oyuklar şeklinde hazırlanmıştır. Bunlar çok sade evlerdir. Bu sadeliği nedeniyle “kuş evi” olarak adlandırılmışlardır.
İkinci kuş türü evler ise binanın yüzeyinin dışına taşan oldukça gösterişli yapılardır. Bu türdeki evlerin, saçak, kubbe, konsol, merdiven ve balkonu bile bulunmaktadır. Bu gösterişli özelliklerinden dolayı “kuş sarayı” diye tanımlanmışlardır.
Kuş evlerinin en güzel örneklerinin İstanbul Üsküdar Yeni Valide, Ayazma ve Selimiye camileri, Topkapı Sarayı’ndaki Darphane’nin iç avlusunda, Taksim Maksemi, Tokat, Amasya ve Doğu Bayazıt, Antakya, İzmir, Bolu, Bursa, Tekirdağ, Edirne ve Niğde’de görülmektedir.
Günümüzde “kuş evleri” geleneğini yaşatmak isteyen kimi kurum ve kuruluşların ahşap veya demirden yaptırdıkları yuvaların estetikten yoksun olduğunu da belirtmekte yarar var. Bazı kurumlar ise var olanları kaldırıp yok ediyor. Kuşadası Belediyesi Balık Hali girişinin üstündeki gibi. Tahtadan yapılmış o güzelim kuş evleri fotoğraflarda kaldı.
Gezip görmek için gittiğiniz tarihi yapılara daha dikkatli bakmaya çalışalım.
Bu kuş evlerinin yenilerini yapamadığımız gibi geçmişten gelenleri de koruyamıyoruz.