Geçmişin Yok Olan Mirası : Kapı Tokmakları
Ev insanların hayatından önemli bir yere sahiptir. İnsan yaşamının büyük bir bölümünü orada geçirir, duygularını, düşüncelerini ve en çok da kişiliğini evine yansıtır. Hayatına girmek istediğimiz kişinin önce kapısını çalarız. Normal zamanlarda ev halkı dışında kimsenin bu kapıdan izinsiz girme hakkı yoktur. Evin kapısı, aile özelinin, mahremiyetinin başladığı sınır taşı niteliğindedir. Günümüzde tüm evler birbirine benzer ancak bu evlerin eski zamanlarında öyle güzel ve özel yerleri vardır ki insana bütün yorgunluğunu unutturur. Kapı Tokmakları, tam da bunun karşılığıdır.
Gezmek için Anadolu’nun küçük kasabalarına (Tire/İzmir, Kemaliye/Erzincan, Muğla, Tokat, Cumalıkızık/Bursa, Hatay, Urfa, Divriği/Sivas, Safranbolu/Karabük gibi) gittiğimde, doyasıya içime çekerim kokusunu, dolaşırım çıkmaz sokaklarını, yılların yorgunluğunu üzerinde taşıyan evlerin kapılarını seyreder ve üzerindeki kapı tokmaklarını okşarım. Hele sokaklar tenha ise eğer kapılar da açılmıyorsa seyrine doyum olmaz. Birbirinden güzel ve onlarcası senin dokunmanı bekliyordur. “Bu evlerde kimler yaşadı, kimler dokundu bu kapı tokmaklarına” diye düşünürüm. Kapı tokmakları eski evlerde bugünkü “zil” yerine kullanılmaktadır.
Kapıyı çalıp geldiğini evdekilere haberdar etmeye yarayan kapı tokmakları sadece yerine getirdiği işlevi açısından değil, estetik değerleri ve görünümleri açısından da bir dönemin anlayışını yansıtan eserlerdir. Günümüzdeki kapı zilleri ile geçmişin kapı tokmakları aynı amaca hizmet etseler bile estetik değerleri kıyaslanmayacak düzeydedir.
Geçmişin kapı tokmakları içinde bulunduğu topluma verdiği mesajlar vardı. Her kapı tokmağının taşıdığı şekil ve çıkardığı sese göre farklı anlamlar taşırdı. Kapının üzerinde ana tokmak ve ana tokmağın altında küçük bir tokmak daha bulunurdu. Ana tokmağın yani büyük tokmağın sesi geliyorsa, kapıyı çalanın erkek, alttaki küçük tokmağın sesi geliyorsa, kapıyı çalanın kadın olduğunu bilinirdi.
Kapı tokmakları üzerinden ailelerin sosyal ve kültürel kimlikleri anlaşılmaktadır. Fakir evlerdeki kapı tokmakları ince, basit, demir ve halkalar şeklindedir. Zengin evlerdeki kapı tokmakları kalın, ağır, süslü ve pirinçtendir.
Kapı tokmakları oldukça değişik biçimlerde yapılmış olup geometrik desenlerle birlikte hayvan (kuş, yılan gibi) motifleri ve insan figürleri bulunmaktadır. Kapı tokmakları da zaman içinde değişime uğramışlardır. Türklerin İslamiyeti kabulünden sonra insan figürleri ve hayvan motifleri yok olarak yerini oval ve yuvarlak gibi sadece şekillere bırakmıştır. Osmanlı döneminde en yaygın olanı, el şeklindeki kapı tokmaklarıdır. El şeklindeki tokmaklarda yüzüğün orta, yüzük parmağında olması veya hiç olmaması ev sahibinin medeni (bekar, evli veya dul oluşu) hakkında bilgi vermektedir.
Toplumun büyük çoğunluğunun muhafazakar olmasıyla övünmesine karşın tarihi eserlere ilgisizliğimiz, özensizliğimiz ve tahripkarlığımız saklanamaz bir gerçektir. Tarihi binaları çok fazla koruyamamış olsak da, ev kapıları ve kapı tokmaklarından günümüze kadar gelenler bulunmaktadır. Ülkemizin birçok kasabasında rastladığımız bu kültür mirasının koruma altına alınması ve “Kapı Tokmakları Müzesi” oluşturulması tarihsel bir sorumluluktur. Bu sorumluluk Kültür Bakanlığı ve yerel yönetimlerin önünde durmaktadır. Çünkü geçmişe bir de kapı tokmakları üzerinden bakmak gerekir.