Adelet ve yargı

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Ülkemizde yargı bağımsızlığı, dünden bugüne kadar tartışılmaktadır. Bu tartışma güncelliğini koruyarak devam etmektedir. Bu konudaki tartışma sürekli olduğu için, ülkemizin yargısı bağımsız mı, değil mi, bu konuyu, hukuk devleti, hukukun üstünlüğünü anlayışını esas almak suretiyle incelemek ve değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.

 

Demokrasinin en temel ilkesi kuvvetler ayrımıdır. Anayasamızın başlangıç bölümünde, kuvvetler ayrımının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanmasından ibaret ve bununla sınırlı bir işbölümü ve  işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu açıklanmıştır.

 

Kuvvetler ayrımında üç erk bulunmaktadır. Bular, yasama, yürütme ve yargı erkleridir. Anayasamıza göre, bu erkler arasında bir üstünlük bulunmamalıdır. Bu erkler, görev ve yetkilerini kullanırken, yasaları, hukuku ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ve AİHM. Kararlarını esas almalıdırlar.  Yasalara, hukuka ve evrensel hukuk kurallarına bağlı olarak görev ve yetkilerini kullanmalıdırlar.

Yargı bağımsızlığı, BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, AİHS, AİHM kararları ve Anayasamızın 138. Maddesinde yer almaktadır.

 

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 10.maddesi : ‘Herkes, haklarının ve yükümlülüklerinin veya kendisine yöneltilen herhangi bir suçlamanın saptanmasında, tam bir eşitlikle davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkemece adil bir şekilde ve açık olarak görülmesi hakkına sahiptir.’

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. Maddesinde, ‘Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.’

BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin konuya ilişkin düzenlemeleri incelendiğinde, adil yargılanma hakkının ancak, yasayla kurulmuş; bağımsız ve tarafsız mahkemeler ile, dolayısıyla, hem yasama, hem de yürütmeden bağımsız, tarafsız ve objektif olması ile mümkün olduğunu belirtmektedir.

 

BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bağımsız yargı ve adil yargılanma hakkına ilişkin temel ilke ve kriterleri, soyut bir şekilde ele alarak belirlemiştir. Anayasamızın 138. Maddesinde ise, evrensel düzenlemeler ile soyut olarak temel ilke ve kriterleri belirlenen bu hak, somutlaştırılmıştır:

 

‘’Hakimler  görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasa, kanuna ve hukuka uygun olarak ve vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimler  emir ve talimat veremez, genelge gönderemez tavsiye ve telkinde bulunamaz.’’

 

Anayasamızın 138. Maddesini anlamak ve yorumlamak için, hukukun temel ilkelerinden olan, keza Türk Medeni Kanunu’nun 1. Maddesinde yer alan, ‘’Kanun, sözüyle ve özüyle değindiğini bütün konularda uygulanır.’’ Anlayışını irdelemek gerekir. Bu itibarla, bir yasayı açıklar ve yorumlarken, Medeni Kanunun 1. Maddesinde düzenlenen anlayışı esas almak suretiyle inceleme ve değerlendirme yapmak gerekir. Şöyle ki ;

 

Anayasamızın 138. maddesi bağlamında yargı bağımsızlığı değerlendirilirken, bu maddenin sadece sözüne değil; özü ve amacına da aykırı olarak çıkarılan bütün yasa ve düzenlemelerin yargı bağımsızlığını zedeleyeceğini göz önünde bulundurmak gerekir. Aksi takdirde, bu konuda çıkarılan yasaların ve yapılan düzenlemelerin, Anayasaya aykırı olacağını ve bu anlayışın da Hukuk Devleti ve    Hukukun üstünlüğü anlayışı ve demokrasiyle bağdaşmayacağını unutmamak gerekir. Peki, Anayasamızın 138. Maddesinde yer alan ve ‘olması gerekeni ifade eden, yargı bağımsızlığı’ ülkemizdeki yargılamalarda ve verilen kararlarda var mıdır? Mevcut durumda bu konunun aydınlatılması için, Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimini, Hakimler  ve Savcılar Kurulu üyelerinin seçimini ve hakim ve savcı seçiminde görev alan sınav mülakat kurulunun teşkil tarzını inceleyip değerlendirmek gerekir.

Anayasa Mahkemesi onbeş üyeden kurulur.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi; iki üyeyi Sayıştay Genel Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından, her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden, bir üyeyi ise baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday içinden yapacağı gizli oylamayla seçer. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak bu seçimde, her boş üyelik için ilk oylamada üye tam sayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır. İkinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan aday üye seçilmiş olur.

Adelet ve yargı