Bilge köpek
Halil Cibran’dan güzel bir hikaye…
Büyük bir şehirde büyük bir hatip, vaiz, misyoner, lider köpek yaşıyordu. Çok bilge bir köpekti. Bütün köpekleri o yönetiyordu. Bir gün bilge köpek kendi sevenlerine, “Havlamayı bırakın” dedi. “Gereksiz yere havlayarak enerjimizin yüzde doksan dokuzunu boştan yere harcıyoruz. Bu yüzden hep geri kaldık. Boştan yere havlamayı bırakın”.
Lider, bilge köpeği dinleyen diğer köpekler, “Sen büyük bir lidersin. Söylediğin her şey çok mantıklı… Ama bizler kendi halinde zavallı, çaresiz köpekleriz. Söylediğin bu şeyleri yapmakta zorlanırız. Ama yine de elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağız” dediler.
Ama işin doğası öyle değildi. Çünkü bir köpek havlamadan duramazdı. Köpekler verdikleri söze rağmen bir türlü havlamayı bırakamıyorlardı. Bilge liderlerine güvenleri tamdı. Mantıken liderlerine inanıyor, onu takip ediyorlardı, ama bedenleri mantıklarını dinlemiyordu. Gece bir gürültü olsa, farklı bir ses duyulsa bütün köpekler gayri iradi olarak havlıyordu. Köpekler için susmak, sessiz olmak imkansız bir hale gelmişti. “O büyük bir lider. Ama biz onu takip edemiyoruz” diye kendi aralarında konuşuyorlardı.
Ama bilge lider köpek hiç havlamıyordu. Takipçileri bu duruma çok üzülüyorlardı. Bir gün karanlık bir geceydi. Bütün köpekler bir araya geldiler. Bugün bilge köpeğin doğum günüydü. Ve kendi aralarında en azından bir gün de olsa hiç havlamamak için olağan üstü bir çaba göstermeye karar verdiler. Bu gece ne olursa olsun kimse havlamayacaktı. Kulaklarına pamuk tıkayacak ve o sesleri duymayacaklardı. Bir geceliğine havlamama orucu tutacaklardı.
Bu karardan sonra bütün şehir sessizliğe büründü. Hiçbir köpek havlamıyordu. Bilge köpek bu sessizliğe şaşırdı. Hiç havlama sesi duyulmuyordu. Bir havlama sesi duysa oraya gidip bir vaaz verecekti. Gecenin sessizliği çökmeye devam ettikçe bilge köpek sıkılmaya başladı. İleri geri gidip geldi. Bir ses duymak istiyordu. Artık patlama noktasına gelmişti. Ama etrafta çıt yoktu. Artık sessizlik dayanılmaz bir hal alınca bir köşeye çekildi ve havlamaya başladı. Havlama sesini duyan köpekler, içlerinden birisinin yemini bozduğunu anlayınca hep birlikte havlamaya başladılar. Sesleri duyan lider köpek gelip onlarla sohbet etti.
Eğer bir insan mutsuz ise bu mutsuzluğunu herkese bulaştırır. Mutluluk da bulaşıcıdır, ama mutsuzluk virüs gibi çok çabuk bulaşır. Mutsuz bir insan seni de o frekansa çekebilmek için akla hayale gelmedik şeyler söyler sana. Sana birçok yasaklar koyar. Doğanı değiştirmeye çalışır. Bunun için takip ettiğin insanlara, liderlerine dikkat et. Onlar kendi mutsuzluklarını sana çok çabuk bulaştırırlar.
Hitler bir toplumu zehirledi. Kendi mutsuzluğunun bedeli 50 milyon insanın ölümü oldu. Yüzü gülmeyen, asık suratlı insanları takip etmeyin. Kendisi mutlu olmayan bir insan size hiçbir şey veremez.
Takip ettiğin lider, hoca, başkan mutlu olmalı. İdeolojik saplantılı insanları takip etme.
Bir anne mutsuz ise bir aile mutsuz olur.
Bir baba hastaysa bütün aile manen hasta olur. Sakın “bana bir şey olmaz” deme. Mutlu olmak senin doğanda var. Ama kimse mutlu insanı sevmez. Senin mutlu olmanı kaldıramazlar. Seni kıskanırlar.
Boğulan birisi can havliyle yapıştığı kişiyi de beraberinde suyun dibine çeker. Mutsuz insan boğulan insan gibidir. Mutlu insanlarla beraber zaman geçirmeye çaba göster. Kendi doğana ters şeyleri yapma. Ağlaman gerekiyorsa ağla. Gülmen gerekiyorsa gül. Mutluluk senin doğanda var. Sakın kaybetme.