Medya da topluma 28 Şubat’ın hesabını vermeli

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Medya, bir ülkenin aynasıdır.

Eğer orası temiz, düzgünse, oradaki adamlar sağlam ve gerçekten mesleğinin gereklerini yerine getiriyorsa, o ülkede birçok şeyin de sağlam ve düzgün olduğu söylenebilir.

Ama bir ülkede medya; çıkar çevrelerinin, askerlerin, iktidarların emrine girip, onların borazanı haline geliyorsa da o zaman orada işler gerçekten son derece kötü demektir.

Zaten pek çok açıdan Türkiye’nin halinin de pek iyi olduğu söylenebilir mi?

                                                                          ***

Bugün AKP iktidarı muhalif gazeteler üzerinde bu kadar baskı kurup, kendine yandaş bir medya yarattıysa, bunun tek sorumlusu geçmişi pek temiz ve sağlam olmayan medyanın ta kendisidir.

28 Şubat sürecini hatırlasanıza…

Gazete ve televizyon haberlerinin baş kahramanı değil miydi Çevik Bir. Medya onun ağzının içine bakıyordu.

O, 28 Şubat sürecinde balans ayarı yapıyoruz diye tankları geçirdiği Sincan cezaevinde şimdi. Yargı karşısında hesap vermeye başladı.

Herhalde sırada balans ayarını ballandıra ballandıra halkın gözüne sokan medya

var şimdi.            

                                                                          ***

Türkiye Cumhuriyeti, bir halk hareketi ve mücadelesi sonucu değil de bir asker tarafından kurulup, tüm kurumlarıyla o mantıkla yapılandırıldığı için, gerçek demokrasinin ne olduğu bilinip, anlaşılamadan, ümmetlikten cumhuriyete sınıf atlar gibi atlayan topluma, ordu her zaman baş kurtarıcı olarak empoze edilmiştir.

Sürecin mağdurlarından olan gazeteci Cengiz Çandar, 28 Şubat’ı, “arkasında askerlerin olduğu, fakat siviller tarafından icra edilmiş bir darbe” olarak değerlendiriyor.

Siviller kim?

İş dünyası, siyasetçiler, yargı, üniversite camiası, üniversite öğretim üyeleri, kitle örgütleri, sendikalar, odalar ve en önemlisi de medya.”

Demokratik bir sistemde, aslında tüm bu kurumlar demokratik mücadelenin bir parçası iken, asker mantığı ile kurulup, yapılandırılmış bir ülkede, çarpık bir rol sergileyip, darbe taraftarı olabiliyor.

                                                                          ***

Sabah ve Hürriyet’in patronlarının, gazeteciliği zenginleşme ve büyüme aracı olarak kullanıp, enerji ihallerine girdiği, bankalar satın aldığı bu süreçte, gazetelerin manşetleri, askerlerin Ankara büroları üzerinden verdiği emirler ve direktiflerle şekilleniyor, askeri darbe süreci meşrulaştırılıyordu.

Asıl görevi gerçekler konusunda kamuoyunu bilgilendirmek ve kamu menfaatlerini savunmak olan medya, kendi menfaatlerinin zarar görmemesi için, ülkenin siyasi sisteminin sekteye uğratılmasına yalnızca göz yummakla kalmıyor, aynı zamanda zemin hazırlıyordu.

Hiç unutmuyorum, o dönemde Sabah’ın Adana Bölge Müdürü olan Derviş Bey, her Gazaintep’e gelişinde, “Bak, genel yayın yönetmeni dediğin Zafer Mutlu gibi olur. Dinç Bilgin’i nasıl zengin etti” diye, şaka yollu beni eleştiriyordu.

                                                                         ***

Dedim ya, bugün AKP’nin medya üzerinde kurduğu baskı, yıldırma ve sindirme politikasından şikayet ediyorsak, basın özgürlüğünün baltalanmasından, gazetecilerin ceaevlerine atılmasından yakınıyorsak, bunun en büyük vebali 28 Şubat döneminde dik duramayan, menfaatlerine yenik düşen medya patronlarınındır.

O süreci destekleyen herkes gibi, onlar da bu topluma hesap verme borcu vardır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Medya da topluma 28 Şubat’ın hesabını vermeli