16 Haziran’da ekran başına
Uzun zamandır televizyonda bir moderatör karşısında adayların tartışmasını izlemeye hasrettik.
Bu nihayet gerçekleşiyor.
Cumhur ve Millet ittifakının adayları sahneye çıkıyor. Nereden baksanız bence önemli bir aşama.
Zaten işin başından beri Binali Yıldırım’ı kendi haline bıraksalardı, bence durum daha başka olabilirdi. Çünkü Yıldırım sempatik bir insan. Halka kendini sevdirmesini biliyor. Önceki gün piknik alanında vatandaşlarla sohbet ederken masanın üzerindeki çantaya şöyle bir göz attı, “Buraya benim için bir şey getirmediniz mi?” dedi. Bu cümlesi oradakilerin kalbini fethetti! Benim de hoşuma gitti.
Ama artık, normal koşullarda İmamoğlu’nun önüne geçmek bir hayli zor. Aradaki mesafe çok açıldı.
Moderatörlük yapacak İsmail Küçükkaya’nın karşısında İmamoğlu’nun performansını tahmin edebiliyorum, çok güzel konuşuyor, altyapısı mükemmel. Yıldırım’ın performansını ise tahmin edemiyorum. Bu tartışmada dengeler yakınlaşabilir, eğer Binali beklenenin üzerinde performans gösterirse.
Bu arada bir dedikoduyu da aktarayım.
Erdoğan, Uğur Dündar’ı arayıp, Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu’nun programı önceden çekilsin, TRT’de yayınlansın demiş.
Dündar, ben bunu 50 yıllık gazeteciliğime yakıştıramam, canlı yayın yoksa bu moderatörlüğü yapmam, demiş!
Ne kadar doğru araştırdım ama net bir sonuca ulaşamadım.
Aşağıdaki dizi satırlar 20. yüzyılın en etkili Alman şairi Berthold Brecht’e (1898-1956) ait.
Brecht; tiyatro kuramcısı, yönetmeni, yazarı, tasarımcısı, epik tiyatronun da yaratıcısı…
Bütün düzen bir tahterevalli
İyice görüyorum artık düzeni!
Orada, bir avuç insan oturuyor yukarıda, aşağıda da birçok kişi.
Ve bağırıyor yukarıdakiler aşağıya:
“Çıkın buraya gelin ki, hepimiz olalım yukarıda”.
Ama iyice gözlediğinde görüyorsun, neyin saklı olduğunu yukarıdakilerle, aşağıdakiler arasında...
Bir yol gibi gözüküyor ilk bakışta. Yol değil ama! Bir tahta bu.
Ve şimdi görüyorsun açıkça: Bu bir tahterevalli tahtası.
Bütün düzen bir tahterevalli aslında. İki ucu birbirine bağımlı.
Yukarıdakiler durabiliyorlar orada, sırf ötekiler oturduğundan aşağıda.
Ve ancak, aşağıdakiler, aşağıda oturduğu sürece kalabilecekler orada.
Yukarıda olamazlar çünkü ötekiler yerlerini bırakıp çıksalar yukarı...
Bu yüzden isterler ki, aşağıdakiler sonsuza dek hep orada kalsınlar. Çıkmasınlar yukarı.
Bir de, aşağıda hep daha çok insan olmalı yukarıdakilerden.
Yoksa durmaz tahterevalli.
Tahterevalli, evet.
Bütün düzen bir tahterevalli.
Fransa’yı yendik ama…
Karşımızda dünya şampiyonu Fransa!
2020 Avrupa Şampiyonası Elemeleri H Grubu’nda üçüncü maçımızı oynayacağımız Fransa!
Futbolla ilgilenenlerin ezbere bildikleri dünya starları Mbappe, Griezmann, Pogba, Giroud, hepsi sahada karşımızda…
Normal koşullarda böyle bir takımı yenmek kolay değil!
Ama futbolun güzelliği işte burada!
Türk Milli Takımı haddini bilerek, işi şansa bırakmadan, daha önce çalışılmış pozisyonlarla hepimizi heyecanlandıran müthiş bir futbol koydu ortaya…
Maçtan sonra, ben de dahil, çoğu kimse, “Tüh be, Burak o kolay golleri atabilseydi en az 4 olurdu!..” dedik.
Yani başta bir gol atabilir miyiz acaba darken, Fransa’yı sürklase ettik. Teknik Direktörleri Deschamps da Milli Takımımızı öven söylemlerde bulundu.
Bunlar güzel…
Konya seyircisinin Fransız Milli Marşını protesto etmesinin anlamı nedir?
Bazı seyircilerin aşka gelip 10. Yıl Marşını söylemesinin ne zararı var ki, Konya seyircisi ağız dolusu küfürler yağdırıyor!
Önceki gün gruptaki 4. maçımızı oynamak üzere İzlanda’ya giden Milli Takımımızı Reykjavik Havaalanında sebepsiz yere 3.5 saat beklettiler!
Bugün İzlanda Futbol Federasyonu bu konuda bir açıklama yapacak.
Yine havaalanında kendini bilmez genç bir İzlandalı, Emre’ye mikrofon uzatıyor gibi tuvalet fırçasını uzatarak güya demeç vermesini istedi!
Bunun hesabı sorulur! Onlar da bize gelecekler. Misliyle karşılık vermek mümkün. Ama önce sen tutarlı davranacaksın! Sen yaparsan, karşı da yapar ve hesap soramazsın!
Pek alışık olmadığımız Milli Takım başarıları geliyor, seviniyoruz ama sevincimiz kursağımızda kalmaz inşallah.