Toplu çalışma hastalığı
Bugün aradığım altı değişik kişiden beşinin toplantıda olduğunu öğrendim. Dün de benzer bir durum vardı. Sanki son altı aydır karşılaştıklarım farklıymış gibi boşuna anlatıyorum.
Bir toplu çalışma veya toplantı hastalığı toplumu sarmış vaziyette. İki kişi bir araya gelince adı toplantı oluyor. Bir toplantıdan öbürüne dilleri dışarıda koşan koşana. Komiteler, komisyonlar, takımlar, kalite çemberleri kuruluyor. Sonuç hep toplantı, hep toplantı. Toplantılarda harcanan zamana bakınca bir yöneticinin zamanının yarıdan biraz fazlası toplu çalışma ile geçiyor.
Toplantı kadar kötü kullanılan geçerli ve şahitli bir mazeret veya “çıkış kapısı” az bulunur. Bir işi yetiştiremeyince veya buna bağlı olarak fazla mesai yapınca mazeret kolay - toplantıdaydım. Bir iş yanlış yapılınca “Toplantıda söyledik ya, toplantıda sorsaydın ya!, Niçin toplantı yapıyoruz?” gibi çıkış kapısı bol.
Toplantılara ilgili birkaç hususu tespit ediyorum -
Toplantı hep zararlı değildir. Bazen toplanmanın faydası da oluyor. Toplantıya kimlerin gelmediği hemen anlaşıldığı için işe geç gelme veya işe devamsızlık gibi konuların görünmesini sağlıyor. Ama her durumda Kirkland’in Yasası geçerli oluyor – “Herhangi bir toplantını faydası, katılımcı sayısı ile ters orantılıdır.”
Toplantını süresi... Toplantılar, hiç olmaz ise benim şahit olduğum kadarı ile ne öngörülen saatinde başlar, ne de öngörülen saatinde bitiyor. Bu durumda Shanahan’ın Yasası işliyor – “Bir toplantının uzunluğu toplantıya katılanların sayısının karesi ile artar.”
Gündem faslı.... Ne hikmetse toplantıların gündemi hep değişken oluyor. Toplantı başkanına göre her seferinde farklı bir gündem izleniyor. Ayrıca gündemin daha önceden hazırlık için dağıtıldığı nadiren görülüyor.
“Toplu görüşelim” sendromu... Bir konuyu anlatmanın en kolay yolu hemen konuyu herhangi bir toplantıda tartışmayı veya bir komiteye tarafından ele alınmasını önermek. Toplantıda nasılsa zaman yetmiyor, komite kuruluşu da yeterince zaman alıyor. Elbert Hubbard boşuna “Komite, iyi bir kişinin bir saatte yapacağını bir haftada yapan şeydir, “ dememiş.
Yara almadan atlatma... Toplantıları başarı ile atlatmak için değişik öneriler yapılabiliyor - Toplantılara zamanında gelenler “acemi” diye damgalanıyor; toplantının yarısına kadar konuşmayanlara “uyanık” diye bakılıyor; olabildiğince muğlâk konuşularak katılımcıların önü kesiliyor; tereddüde düşünce, bir alt kurulun atanmasını öneriliyor; toplantının bitmesini önce öneren gözde kişi oluyor, çünkü herkes toplantıdan bir an önce kaçmayı dört gözle bekliyor.
Toplanarak yönetim... Bu henüz yönetim ve organizasyon yazınına yeterince yerleşmiş bir kavram değil ancak müthiş bir şekilde uygulanıyor. Orada burada “Katılım yok, fikrimiz sorulmuyor!” diye şikâyet edenlere sunuyorum – “Bu kadar çok toplantıya katılanlar orada ne yapıyor?”
Sessiz figüranlık mı, yoksa konu mankenliği mi?