Adli yıl açılışı (2)

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Anayasayı ve yargılamaya esas olan bütün yasaları en ideal hale getirmemiz yetmez. Yasalar hukuk nosyonu ve formasyonu olan, meslek bilgi ve ehliyeti yüksek olan hukukçuların uygulamalarıyla varlık kazanır. Eğer hakim, savcı ve avukat, hukuk nosyonu ve formasyonuna sahip değilse, meslek bilgisi ve ehliyeti yetersizse, bunlardan hukukçu olmayacağı gibi, hak, hukuk ve adalette beklenmemelidir.

 

Yargı bağımsız olduğunda, adil yargılama kurallarına uyularak soruşturma, kovuşturma ve yargılama yapıldığında herkes, usul ve esas yönünden doğru ve adil karar verileceğine inanır. Eğer yargı bağımsız değilse, yargıya inan ve güven kalmaz.Yargıya güvenin kalmadığı yerde kimse kendisini güvende hissetmez. Bir ülkede yargıya güven kalmadığı zaman, o ülkede demokrasi tartışılır hale gelmiştir. Demokrasi kurum ve kurallarıyla işlemediğinde ve yargıya güven azaldığında, o ülkenin bilim adamları yazarları çizerleri, fikir ve düşünce adamları, sanatçıları v.s yurt dışına giderler. Böylece  dışarıya beyin göçü gerçekleşir. Beyin göçü gerçekleştiğinde, bilimde, sanatta, teknolojide edebiyat yazarlarından, fikir ve düşünce adamlarından bilim ve teknolojiden yoksun hale gelen bir ülke geri kalmaya mahkum olur.

 

Ayrıca, demokrasi kurum ve kurallarıyla işlemediğinde ve yargıya güven azaldığında, gerek iç sermaye sahipleri ve gerek dış sermaye sahipleri ülkede kendilerini güvende bulmadıklarından risk almayıp yatırım yapmazlar. İç sermaye sahipleri ve dış sermaye sahipleri başka ülkelere yönelerek yatırım yaparlar. Bunun sonucu üretim olmaz, işsizlik artar, ülke ekonomisi küçülerek daralmaya başlar.

 

Ülkemizde, demokrasinin kurum ve kurallarıyla eksiksiz işlememesinden ve yargının bağımsız olmamasından dolayı, bir çok alanda sıkıntılar ve sorunlar yaşanmaktadır. Bunların başında ise basın ve ifade özgürlüğü gelmektedir. Bugün ülkemizde, birçok yazar ve gazetecinin, yazdıkları kitap ve yazdıkları yazılardan dolayı haklarında soruşturma ve kovuşturmaların yapıldığını ve tutuklandıklarını görmekteyiz. Bu tür uygulamalar daha ziyade geri kalmış ve demokrasinin kurum ve kurallarıyla işlemediği ülkelerde görülmektedir. Bu uygulamaların demokrasiyle örtüşmediği gibi ülkemize yakıştığını söylemek zordur. Bu konudaki yasal düzenlemeleri, Anayasamızın 26 ve. 28.maddeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 19. Maddesindeki anlayışa uygun hale getirmek lazımdır.

Bu itibarla, mevcut yasalarımızda yenileme  çalışması yapılarak, yasalarımızın evrensel hukuk kuralları ile örtüşür hale getirmek gerekir. Eğer düzenlemeleri çağdaş demokrasinin gerektirdiği yasal düzenlemeleri yapamazsak, ifade ve basın özgürlüğünden söz etmek mümkün değildir.

 

Basın ve ifade özgürlüğü, kişi yaşamının ayrılmaz bir parçasıdır. Basın ve ifade özgürlüğüyle hakkına dayalı olarak kişi düşünür ve düşündüklerini ifade eder,yanlışları hataları yasa ve hukuka aykırı eylem ve işlemleri basın ve yazı yoluyla açıklar ve halka aydınlatır.Halk da tercihlerinin buna göre belirler.Bu hakkın kısıtlanması,özgürlüğün kısıtlanmasıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında ,basın ve ifade özgürlüğüne büyük bir önem vermektedir.Eğer,şahsa karşı büyük bir hakaret,yazının içeriğinde küfür ve iftira yoksa,yazılıları ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmektedir.Ayrıca,yaptırım olarak hapis cezası yerine daha ziyade tazminatı önermektedir.Tazminat miktarının da zenginleşmeye yol açmayacak kadar  olması anlayışını benimsemiştir.

 

 Yeni adli yıl açılırken ve yargı reformunun gerçekleştirilmesi istenirken,

 Yargı Bağımsızlığının önündeki engeller bütünüyle kaldırılsın,

            Öncelikle, Hakim  Savcılar Kurulunun  üye seçimi, Anayasa Mahkemesinin Üye Seçiminde  siyasal tercihler değil objektif kriterler uygulansın ve özellikle Hakim ve Savcılar seçiminde  görev yapan mülakat kurulu kaldırılsın,

            Hukuk Fakültelerinde eğitim ve öğretim seviyesi arttırılsın, Öğrenci alımında düşük puanla öğrenci alınmasın,

            Hakim ve Savcı alımlarında  yaygın  kanaat  hatırlı birilerinin referansı olmadan hakim savcı olamazsın. Bu kanaat sona erdirilmeli ,meslek bilgi ehliyeti esas  alınarak hakim savcı alınmalıdır.! Açıkçası   adamı olan değil, bilgisi olan  hakim savcı  olsun.!.

 

 Ayrıca Yargının üç sac ayağından bir olan savunmanın temsilcisi avukatlık mesleği ile ilgili bir takım düzenlemeler yapılmalıdır.Hukuk Fakültesi mezunlarından hakimlik ve savcılık sınavını kazanamayan herkes avukat olmaktadır.Adeta avukat enflasyonu yaşanmakta ve meslek itibar kaybına uğramaktadır Bu durum önlenmeli ve itibar kaybının nedenleri ortadan kaldırılmalıdır.Avukat olmak içinde belli kriterler tespit edilmeli ve bu kriterlere göre avukat olunmalıdır.. Barolar Birliği nezdinde bir staj  eğitim merkezi kurulmalı bu  merkezde belli bir eğitim  verildikten sonra  sınava tutulmalı ve sınavı kazananlar  avukat olmalıdır..Sınavı kazanamayanlar,şöyle ve böyle yasa değişikliğiyle avukat olmamalıdır.Ancak bu anlayışla avukatlık mesleği itibar kazanır ve saygın bir konuma gelir.

 

  Adaletle ilgili olarak güzel birkaç sözü buraya yazmak istiyorum.Bu sözler adaletin ne kadar önemli bir değer olduğunu belirtmektedir.

" BİR GÜNLÜK ADALET ALTMIŞ YILLIK İBADETTEN ÜSTÜNDÜR" HZ. MUHAMMED.

" ADALET KUTUP YILDIZI GİBİ YERİNDE DURUR VE GERİ KALAN HERŞEY ONUN ETRAFIDA DÖNER."KONFÜÇYUS.

"BIRAKIN ADALET YERİNİ BULSUN,İSTERSE KİYAMET KOPSUN".FREUD.

Bu sözleri düşünüp değerlendirdiğimizde hak hukuk, vicdan, doğruluk,  dürüstlük, demokrasi, inanç, erdemli olmak, insanı insan yapan bütün üstün nitelikleri bünyesinde taşıyan en yüce değerin adalet olduğu görülmektedir.

 

Son olarak şunu söylemek istiyorum.Hukuk Devleti,Hukukun üstünlüğünün yaşama geçirildiği,Yargının bütünüyle bağımsız olduğu,İnsan hak ve özgürlüklerinde üstün standardı yakalamış,herkesin kendini güvende hissettiği,içeride ve dışarıda güçlü ve itibarlı bir ülkem olsun dileği ile....

Adli yıl açılışı (2)