Değişim
Hindistan’da yaşlı bir mistik yolun kenarında oturuyordu. Lüks arabasıyla yanına bir genç yaklaştı ve “Babalık” dedi. “Ben Delhi’ye gitmek istiyorum. Acaba Delhi ne kadar uzakta?”
Yaşlı adam derin bir nefes aldı ve “Bu şekilde ve bu yöne gitmeye devam edersen çok uzakta… Bütün dünyayı dolaşmak zorunda kalacaksın” dedi. “Çünkü Delhi arkada, üç kilometre geride kaldı.”
Geriye dönersen işin kolaydır. İşte insanda hep ileri gitmek ister. Hep başkalarını değiştirmek ister. Koca karısını, kadın kocasını değiştirip dönüştürmek ister. Anne ve baba çocuğunu değiştirmek ister. Komşu komşusunu değiştirmek için can atar. Siyasetçi bütün toplumu kendi ideolojisine göre şekillendirmek ister. Ailedeki bir çok problemin kaynağı insanların birbirini değiştirme isteğinden kaynaklanıyor.
İnsan “Ben dünyayı değiştireceğim” diye ortaya çıkar. Aslında bütün bu istek ve arzular Delhi’ye ulaşmak için dünyayı dolaşmaya benzer. İşin zor ve imkansız tarafı burasıdır. Halbuki sadece geriye dönüp 3 kilometre gitse Delhi ayaklarının altında olacak. Ama geriye dönmek çok zordur. Ünlü bir felsefeci sürekli aynı lokantada yemek yermiş. Yemeğe çorba ile başlarmış. Bu lokantanın 20 yıllık müdavimi imiş. Bir gün yine lokantaya gelmiş, masaya oturmuş ve peşinden çorbası gelmiş. Ünlü felsefeci garsona seslenmiş. “Gel ve bu çorbanın tadına bak” demiş.
Garson “20 yıldan sonra harika çorbamızın tadını mı soruluyorsunuz” diye itiraz etmiş. Ünlü felsefeci “Gel ve tadına bak” diye ısrar etmiş. Felsefecinin yanına gelen garson “Tamam tadına bakacağım ama kaşık nerede?” diye sormuş. “İşte” diye bağırmış ünlü felsefeci… Aslında felsefeci kısaca “Kaşığım yok” demek istiyormuş.
İşte bizler de bu şaşkın felsefeci gibiyiz. Sadece “Kaşığım yok” diyeceğimiz yerde dolambaçlı yollara sapıyoruz.
Aslında dünyanın değişmesini istiyorsak yapmamız gerek tek şey, bir kaşık istemek. Yani kendimizi değiştirmeyi istemek… İnsanları, toplumları, sistemleri değiştirmeye çalışmak işin imkansız tarafıdır.
Bazen kliniğimize anne ve babalar çocuğunu getirir. “Lütfen bize yardım edin. Çocuğumuz problemli, söz dinlemiyor, talimatlara uymuyor” derler. Biz önce anne ve babalarla çalışırız. Çünkü anne ve babalar değişirse çocuk anında değişir. İnsanın kendini değiştirmesi, içine dönmesi ile mümkündür. Öz değişince dünya da değişir.
“Bir çiçekle bahar mı gelir?” diye düşünme… Bahar bir çiçeğin açması ile başlar ve zamanla çiçek bahçeleri oluşur. Sen değişince, dönüşünce çevrendeki her şey değişir. Çocuğunun kitap okumasını mı istiyorsun önce sen okumaya başla… Eşinin sana güzel şekilde hitap etmesini mi bekliyorsun? Önce sen ona öyle güzel hitap et. Sen değiş, dönüş ama çevrendekiler bunu önemsemiyorsa onları oldukları gibi kabul et ve sen işine bak.
Senin için çok güzel olan cennet, başkaları için sıkıcı olabilir. Sen sadece kendine bak. Sen sadece kendinden sorumlusun.