Makus Talih
Türkiye, tarihinde ne yazık ki hep kanallarla uğraşmış bir ülkedir. Yakın bir tarihimizde 1840’larda Osmanlı Devleti zamanında, Kızıldeniz ile Akdeniz’in bir kanal vasıtası ile birleştirilmesi konusu, yine uçuk bir Fransız tarafından ortaya konulmuştu.
Ferdinand De Lesseps, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın oğluna ders verirken, çılgın projesini devamlı valiye aktarırmış. Padişah’a kadar uzanan bu istek, Osmanlı tarafından uzun süre itibar görmemiş. Mehmet Ali Paşa’nın vefatından sonra Vali olarak atanan oğlu Hidiv Sait Paşa göreve geldiğinde, Lesseps Fransa’dan, kraliçe vasıtası ile, Mısır’a elçi atamasını istemiş. Mısır’a elçi olarak gönderilen Lesseps, projesine bir de yakın destek Mısır Valisi Hidiv Sait Paşa’dan alınca, hemen işe koyulmuş. Projeyi kabul eden Vali ikna olunca, 1859 senesinde Süveyş Kanalı inşaatı fiilen başlamış olur.
Bu inşaatta 55 bin insanın fiilen ellerinde kazma ve kürekle çalışmış olduğu bir hakikattir. Osmanlı Devleti’nin yapımı konusunda ne kadar kesenin ağzını açtığını bilmemekle birlikte 10 sene süren bu süreçte, mutlaka parasal destek verildiğini düşünmekteyim.
Hatta açılışı için kanalın tam ağız kısmına Vali Sait Paşa’nın savunduğu bir kadın heykelin yapılması fikrini, Sultan Abdülaziz Han kabul eder. Aslında Lesseps in olmazsa olmaz konularından bir tanesi de bu kanalın girişinde bir kadın heykelinin konulması olmuş. Osmanlı, yine ünlü bir Fransız heykeltraş olan Bertholdi’ye, bir kadın heykeli sipariş verir. Ücretini de Osmanlı Devleti peşin öder. Osmanlı aynı dönemlerde, 1856’larda, Düyun-u Umumiye Kanunu ile oluşturulan, vergilerin toplanması ve borçların ödenmesi konusunda Osmanlı’yı bir kıskaca alan yabancı ülkelerin gözetimcilerinin, Süveyş Kanalı’nın borçlarını da garanti kapsamına çektiklerini görmekteyiz.
Kanalın yapımı 10 sene sürmüş. Çok zorluklarla ve bilhassa kumla uğraşılırken, bu inşaatta birçok hayatlar sönmüş. Sonunda kanalın açılması 1869 yılı ağustos ayında, birçok davetliler huzurunda yapılmış. Hatta davetli olan ülkelerin Kral ve Kraliçelerinden yüklü bağışlar da toplanılmış. Ancak bu paralar, kanalın gelirine girmemiştir. Mısır Valisi Sait Paşa bu süreç içinde vefat etmiş ve yerine Vali olarak İsmail Paşa atanmış. Mısır Valisi İsmail Paşa, Padişah Abdülaziz ile görüşerek, hünkarı, İslami açıdan bu kadın heykelinin kanalın girişinde kullanılmasının gereksiz olduğuna ikna etmiştir. Bu nedenle 350 parçadan oluşan heykelin ücreti ödenmiş olmasına rağmen alınmaktan vazgeçilmiş olduğunu biliyoruz.
Süveyş Kanalı’nın, tarihsel süreçte çeşitli hadiselere, işgale, tahribe, hatta ülkeler arası savaşlara sebep olmuş bir kanal olduğunu hatırlamaktayız. Böyle bir su yolunun yapılmasına öncülük edenler, inşaatında çalışanlar, sonunda açılan 160 kilometrelik kanaldan fayda sağlayanlar, projenin fikir babası Lesseps’i her zaman anarlar. Ancak bu çok önemli su yolunun bile birkaç kez ülkeler arası harplere de sebep olduğunu unutmamak gerekir.
İstanbul’da mevcut olan İstanbul Boğazı da bir su yoludur. Burada Karadeniz’den Akdeniz ve okyanuslara kadar bu su yolu ile çıkış bulunmaktadır. Yıllarca bu boğazdan ticari gemiler mal getirip mal götürdüler. Kıyısı olmayan ülkelerin savaş gemilerinin bu kanalı kullanarak Karadeniz’e çıkmaları, uluslararası antlaşmalarla kısıtlanmıştır. Uluslararası antlaşmaları hiçbir taraf ülkenin, yok sayması kolay değildir. Ekonomik olarak güçlü değilseniz, diğer ülkelerle aranızdaki ilişkiler olumlu değilse, virgül bile değiştirmek kolay olmaz.
Gelin bakalım Türkiye olarak bizim komşu ülkelerle ilişkilerimiz nasıl? Uluslararası antlaşmalarla bağlı olduğumuz ülkelerle aramız nasıl? Müslüman ülkelerle aramızdaki ilişkiler nasıl? Hiç birine çok iyi diyebilir miyiz?
Ne kadar acı bir gerçek, hiç birine olumlu cevap verememenin üzüntüsü içindeyim. Şimdi ise, bir başka su yolu için kendi içimizde fikir ayrılıklarına düşmekteyiz. Ancak şu bir gerçek ki bu tasarlanan su yolu sadece bizi değil, ülkemizin deniz canlılarının geleceği için tehlike çanları çaldığını görmezden gelen bir yönetimle karşı karşıyayız, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.