Dindar olmak mı, ahlaklı olmak mı?
Hani toplum “karpuz gibi ikiye bölünmüş” diyorlar ya! İşte başlıktaki sorunun cevabında da toplum yine ikiye bölünmüş durumda.
Bir kesim, “elbette dindar olmak, çünkü din, zaten ahlakı içerisinde barındırır” diyecek, ama diğer kesim de buna “ din’in içerisinde ahlak mı bıraktınız, tabii ki ahlaklı olmak daha önceliklidir” diye cevap verecek.
Dindar olduğunu gösteren bir takım “sembol”leri üzerinde taşıyan, yine dindar olduğunu gösteren “özel bir dil” kullanan, bunu ispat etmek için çaba harcayan “tatlı su dindarları” bu riyalarının bedelini -belki- “hesap günü” geldiğinde ödeyecekler ama inandıkları din’e en büyük zararı da yine bu insanlar vermekteler. Garip bir ironi değil mi?
Çünkü toplum, “dindar” deyince idealize edilmiş ve mutlak ahlakla donanmış , “örnek bir insan” ı anlıyor. Dindar insan, edeplidir. Dindar insan fedakardır. Dindar insan kendi aç kalırken karşısındakinin tok olmasını tercih eder. Gösterişten kaçar, ibadetine “riya” karışacak diye ödü patlar, hep verendir dindar, talep etmez, incitmekten korkar, sesi hep yumuşacıktır, azıcık övsen yüzü kızarır.
Hal böyle olunca, yani toplumun “dindar’dan beklentisi” bunlar olunca işte en büyük kırılma da burada yaşanıyor ülkemizde. Çünkü bir dindar, yaptığı bir edepsizlikte, ahlaksızlıkta ya da iffetsizlikte sadece kendi inancının değil bütün bir dindarların sorgulanmasına ve “hak etmedikleri halde” yaftalanmasına, nefret objesi olmalarına ve güven kaybına uğramalarına sebep oluyor.
Gördüğünüz gibi “dindar olmak zor zanaat” !
Bir siyasetçi, bir belediye başkanı her sabah sosyal medya hesabından, “bugün sabah namazımızı falanca camiide eda ettik, Cuma’mızı şurada kıldık” şeklinde paylaşımları neden yapar? Niyeti halis olsa bile, aklına “acaba insanlar bu paylaşımımla gösteriş yaptığımı düşünebilir mi” gelmez mi? Çünkü inandığı din, riya’yı, gösterişi reddetmiş ve insanın bütün hayatı boyunca yaptığı ibadetlerin bile, eğer riya varsa, boşa gideceğini söylemiştir.
Bakınız, Hz. Muhammed’in hadislerinden bir sahih hadisi aktarayım size. Müslim ve Tirmizi’de yer alır bu hadis.
Sufeyyu'l-Esmai, Hz. Ebu Hureyre'den naklediyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "kıyamet günü iIk çağrılacaklar, Kur'an-ı ezberleyen biri, Allah yolunda öldürülen biri ve bir de çok malı olan biridir. Allah Teala Hazretleri Kur'an okuyana: "Ben Resulüme inzal buyurduğum şeyi sana Öğretmedim mi?" diye soracak. Adam: "Evet ya Rabbi!" diyecek. "Bildiklerinle ne amelde bulundun?" diye Rabb Teala tekrar soracak. Adam: "Ben onu Gündüz ve gece boyunca okurdum" diyecek. AlIahu Teala Hazretleri: "Yalan söylüyorsun!" diyecek. Melekler de ona: "Yalan söylüyorsun!" diye çıkışacaklar. Allah’u Teala Hazretleri ona: "Bilakis sen, "Falanca Kur'an okuyor" densin diye okudun ve bu da söylendi" der. Sonra, mal sahibi getirilir. Allah Teala Hazretleri: "Ben sana bolca mal vermedim mi? Hatta o kadar bol verdim ki, kimseye muhtaç olmadın?" der. Zengin adam, "Evet ya Rabbi" der. "Sana verdiğimle ne amelde bulundun?" diye Rabb Teala sorar. Adam: "Sıla-i rahimde bulunur ve tasadduk ederdim" der. Allahu Teala Hazretleri: "Bilakis sen: "Falanca cömerttir" desinler diye bunu yaptın ve bu da denildi" der. Sonra Allah yolunda öldürülen getirilir. Allah Teala Hazretleri: "Niçin öldürüldün?" diye sorar. Adam: "Senin yolunda cihadla emrolundum. Ben de öldürülünceye kadar savaştım" der. Hakk Teala ona: "Yalan söylüyorsun!" der. Ona melekler de: "Yalan söylüyorsun!" diye çıkışırlar. Allah Teala Hazretleri ona tekrar: "Bilakis sen: "Falanca cesurdur" desinler diye düşündün ve bu da söylendi" buyurur. ……
Şimdi her sabah hangi camiide sabah namazını eda ettiğini “gözümüze sokan” yöneticiler,”dindar”lar bu satırları okuduklarında “ürpermezler mi?”
Ne yazık ki ahlak’ı cinsellik ekseni üzerine oturtmuş durumdayız. Ahlak ile edep’i, iffet’i karıştırmışız. Namus’u bile cinsel bir kavramın içine hapsetmişiz. Anladığımız bu işte.
Dikkat, dindarlar iflas ediyor! İflasları elbette temsil ettikleri ya da temsil ettiklerini sandıkları bir inanç maalesef. Ahlakın kaynağı olarak din’i görme yanlışından kurtulmaları gerekiyor. Bu düşünce yanlış! Çünkü, Din’in kaynağı ahlak! Hz. Peygamberin yaşamı ahlak üzerine yükselen bir yaşam çünkü. Bunu görmezsek ve bugünden bir önlem almazsak yarın çok olabilir. Çünkü sadece dindarlar değil toplum iflas ediyor.
Din kuralarını ihlal eden bunu bedelini elbet kendisi ödeyecek.
Ancak, ahlak kurallarını ihlal eden birinin bu eyleminin bedelini bütün toplum ödeyecek. Hem de kuşaklar boyu ödeyecek!
“Dindarlık her sorunu çözmüyor” ! Bunu görmek ve “ahlak üzerine yükselen bir toplum inşa etmek” daha fazla geç kalmadan topyekûn harekete geçmeliyiz.
Ahlak kuralları elbette yazılı olmaz ancak belki de yazılı ahlak ve toplum kuralları oluşturan ilk millet olarak dünyaya örnek olabiliriz.
Daha fazla geç olmadan! Çünkü toplum çöküyor!!!