Kim Akıllı
‘Zaman her konuda sivri köşeleri törpüler’ diye bir söz vardır ya, ben buna pek inanmamaktayım. Hani Aziz Nesin’in tarif ettiği yurdum insanının yüzde 70’inin aptal olduğu tezi, bence biraz eksik olarak hesaplanmış. Bence daha fazla olduğu muhakkak. Bu insanlar düşünmediğinden başkalarının sözlerini benimseyip, onu savunmaya geçmekteler. Hani sözlenen söze bir bakmak, bir de söyleyene bakmak gerek. Gündem açık bir şekilde ‘açlık, işsizlik ve enflasyon‘ olduğunu bilmeyen yok gibi.
Ancak hala bir küçük zümre siyaset mühendisliği ile gündemi bir başka mecraya çekme senaryosunda başarılı olmakta, bunu kabul etmek gerekir. Adamın evine götüreceği bir somun ekmeği yok, İş Bulma Kurumu önünde her gün sıraya girerek, iş arama için günlerce dolanmasını, ‘Ayasofya ibadete açıldı‘ haberi ile unuttu gitti. Peki bu kilise kapalı mıydı? Hayır. İbadet ediliyor muydu? Evet. Her Ayasofya kilisesini müze olarak ziyarete gittiğimde namaz kılan ve de haç çıkarıp, mum yakarak ibadet eden insanlar vardı içerde.
Çocukluğumda Kayseri, Talas’ta yatılı okulda okurken, köyde Rum Kilisesi vardı, tepeye doğru giderken. Bu kiliseyi de camiye çevirmişlerdi. Cami olan kilise bahçesinde, varillerden yapılma bir minare de ezan okunurdu. Biz de kimi zaman Cuma namazına veya Kadir gecesinde duaya oraya giderdik. Burayı cami olarak bilirdik amma, dış kapıda isminin olup olmadığını hatırlamamaktayım. Her seferinde namaz kılma yönünü şaşırdığımızı, arkadaşlarımla yanlış yöne namaz kıldığımızı ya da camiinin yanlış yönde inşa edildiği üzerine konuşurduk. Uzun bir zaman sonra bu camii ibadete kapandı.
Genelde kiliselerin yönleri KUDÜS aksı üzerine inşa edilir. Talas’taki bu kiliseden devşirme caminin inşaatının ise Kabe yönüne olmadığını biliyorduk. Hani namazda yönümüz kıbleye doğru olsun diye. Şimdilerde ise cep telefonunda namaz için, Kabe’nin yönünü, İstanbul için güneyden 33 derece doğuya doğru dönersek, Kabe’nin yönünde olmaktayız. Aslında Müslümanlar İslamiyet’in ilk dönemlerinde, Mescidi Aksa’ya yönelik namazlarını eda ederlerdi. Daha sonraları Kabe’ye yöneldikleri bilinir.
Seneler sonra Talas’taki bu RUM kilisesini metruk halde gördüm. Resimlerini çektim. O tarihte görevde olan Kültür Bakanı İstemihan Talay’a resimleri gösterdim. Biz toplum olarak her din ve ibadete saygı gösteren bir milletiz. Mustafa Kemal Atatürk bize böyle öğretmişti. Bu nedenle bu metruk kilisenin onarımını Bakan Talay’dan rica etmiştim. Kırmadı, daha sonra Kayseri’de turizm turlarının ziyaret ettiği mekanlardan biri haline geldi. Ayrıca Talas Belediyesi de bu tarihsel yapıya sahip çıkmıştı. Kayseri’de hem RUM ve hem de Ermeni kiliseleri bulunmakta ve hala ayakta durmaktadırlar.
İstanbul’daki Ayasofya Kilisesi’nin,t arihsel yapısı itibari ile bir dünya mirası olduğuna inanmaktayım. Tıpkı Anadolu’nun birçok yerinde mevcut bulunan kiliseler gibi. Nasıl Urfa’daki Göbeklitepe, Tarsus’taki Donuktaş mabedi, Silifke Narlı Kuyu’da bulunan Zeus Tapınağı ve Atina’daki Acropolis bir dini mabet olarak kabul edilip, antik geçmişine saygı duyuluyorsa, dünya üzerinde bulunan bütün böyle antik mekanların, dünya mirası olarak kabul edilip korunması şarttır. Ayasofya’nın da bu bağlamda korunması gerektiğine inanmaktayım. Hangi dinden olursa olsun, bir kimse gidip Göbeklitepe’de namaz kılsa itiraz edilir mi? Yahut Atina’da Acropolis de haç çıkarıp mum yaksa kim karşı gelir ?
Günün yirmi dört saati hem radyoda, hem televizyonda, hem de yazılı basında cebren bütün haberlerin bir kişinin üzerine odaklanmasının, devamlı bir kişinin adının yansıtılmasının, toplumda bir nefretin uyanmasına neden olmaya başladığını izlemekteyiz. Baro kanunu ile düşmeye başlayan güncellik oranını geri kazanma senaryosu içinde Ayasofya Kilisesi’ni alet etmenin, bir yerde bu antik kiliseden medet ummak anlamında, acizlik olduğunu düşünüyorum diye bir sözüm geldi söyledim, hem nalına hem mıhına.