Acele yok
Hikaye bu ya, şeytan senelerce beklemiş ama cehenneme hiç kimse gelmiyormuş. Çünkü yeryüzünde işler harika gidiyormuş. Herkes iyilik meleğiymiş ve kimse kötülük yapmıyormuş. Bu durumda baş İblis’in canı sıkılmaya başlamış. Evlatlarını toplantıya çağırmış ve durumu anlatmış. Bu işe nasıl bir çözüm bulacaklarını sormuş. İblis’in en büyük oğlu “İzin ver ben yeryüzüne ineyim. Tanrının olmadığını, Tevrat, İncil, Kuran ve diğer kutsal kitapların saçmalık olduğunu insanlara anlatayım” demiş. İblis “Ben onu binlerce yıldan beri yapıyorum. Bu yaklaşım pek işe yaramadı. Bu tür bir yaklaşımla çok az insanı ikna edebilirsin. Başka çözüm yolları bulmamız lazım” demiş.
İblisin ikinci oğlu devreye girmiş. “Babacığım bana izin ver ben gideyim. Kutsal kitaplar ne diyorsa hepsinin doğru olduğunu insanlara anlatayım. Onlara Tanrı var, cennet var ama şeytan ve cehennem yok diyeyim. Korkmalarına gerek olmadığını söyleyeyim. Korku ortadan kalkarsa bir çok insan dinden soğur, uzaklaşır” demiş. İblis: “Senin önerin biraz daha mantıklı… Bu yaklaşımla bir kısım insanları yoldan çıkarabilirsin ama çoğunluk seni dinlemez. Çünkü cehennemin yokluğuna inansalar bile cennete gitmek için çaba gösterirler. Bu yaklaşım da işe yaramaz” demiş.
İblisin üçüncü oğlu araya girmiş. Bu içlerinde en zekisiymiş. “Bana izin ver. Gidip dinler, kutsal kitaplar ne diyorsa onların doğru olduğunu söyleyeyim. Tanrı var, cennet var, cehennem var, şeytan var ama acele yok diyeyim”. İblis “Tamam işte” demiş. “Yöntemi buldun. Sen git. Bu içlerinde en iyisi”. Üçüncü şeytan yeryüzüne inince cehennem gene insanlarla dolup taşmaya başlamış.
İnsan zihni her zaman acele olmadığını düşünür. Bu en büyük zihinsel tuzağımızdır. Bu tuzağa yakalanan bir insan ömür boyu kapanda sıkışıp kalabilir. Bir defa bu tuzağa düşersen hep erteler durursun. Sen de erteleme hastalığı oluşur. Bu hastalık seni hem dünyada hem ahirette sadece cehenneme götürür. “Sonra yaparım, daha zamanı değil, hele bir yarın olsun, seneye başlarım” gibi cümleler insanın elini kolunu bağlar. Bizim kitaplarımızı okuyan bazı meslektaşlarımız bu kadar kitabı nasıl yazdığımızı soruyorlar. Cevap “Ertelemeyerek”. 10 yıldan beri kitap yazacak olan psikolog arkadaşlarımız var. Hayat kısa zaman değerli eğer onun kıymetini bilmezsek bu dünyadan hiçbir şey yapmadan göçüp gideceğiz. Çalışmanın, okumanın, yazmanın yaşı başı yoktur. 50 yaşında olsanız bile bir üniversite okuyabilirsiniz. Bir insan kendini değiştirip dönüştürmediği müddetçe kısır bir döngü içinde yaşayıp durur. İnsan değişim için acil durum hissetmeli. 20’li, 30’lu, 50’li yaşlara ne kadar çabuk geldiğini anlayamazsın. Bir süre sonra da “Artık bizden geçti” sözüne takılıp kalırsın. İnsan mezara gidinceye kadar kendine yatırım yapmalı, farkındalığını artırmalı.