Yalancının mumu
Bir musibet bin nasihatten evladır derler ya, bu her konu için doğru olmayabilir. Kimileri kendilerine bir konu izah edilirse, ikna olduğu müddetçe, başına bir bela gelmeden konuyu kabullenir. Bu her konu hakkında geçerli sayılabilir. Ben her zaman söylerim, keşki delikanlı çağımda insanlar bana ‘Şu sigarayı içme, sağlığın için zararlı’ demiş olsalardı, derhal olmasa da kabul eder, o zaman bu meretten kurtulurdum. Hoş, yaşayarak ne kadar zararlı olduğunu idrak ettiğim anda, bu zararlıdan hemen kurtulmuştum. Daha sonra sigarayı bırakmanın etkilerini görmeye başladım. Ciğerlerim daha fazla oksijen kullandığı için çok çabuk acıkıyordum. Aklıma geldiği müddetçe canım yemek çekti. İştahım arttı. Vücudum genişlemeye başladı. Giysilerime sığmadığımı anladığımda, hemen basküle koştum. 10 kilo fazlam olduğunu görmüştüm.
Olsun bir musibetten kurtulmuştum. Hani nasihat olsa bunu yapabilir miydim, bilmiyorum. Bu benim kendi sağlığım için gerekliydi. Bir başkası için olsa, bir kere nasihat edersiniz. Anlarsa ne âlâ, anlamazsa, üzerinde hiç durmazsınız. Nede olsa size gelecek bir zarar var mı, ona bakarsınız. Günlük yaşamda da birçok konu ile karşılaşmamız sonucunda vereceğimiz tepkilerde, aklı kullanmak gerekir. Hatta karşımızda bulunan insanı bilgisiz düşünüp, yanlış bilgi vermemek en doğrusu.
Ancak bazı insanlar telkin edilmeye yatkındır. Bu nedenle yanlış olanın, doğru olduğuna ikna ederseniz, bu yanlış bilgileri mesnetsiz savunmaya çalışırlar. İşte o zaman konu mecrasından çıkar. Hele kendini bilge zanneden birisini bir konuda ikna ederseniz, bu yanlış bilgiyi, başlar etrafına yaymaya. Bu gerçekleri hergün bir çok yerde görmekteyiz.
Bilhassa siyasiler bu girdabın içine düşerler. Her gün gündemde kalmak için büyük çaba sarf eden bu siyasiler, medyanın haberlerinde yer almak için akla başa gelmeyen yollara başvururlar. Hatta kurdele kesmek için yarışırlar. Çalışan bir fabrikayı tekrar açıp ekranların karşısında geçip ‘sanayide yatırım yapılmakta, 2.5 milyon işsize yeni iş sahası açmaktayız’ diyerek, insanların gözlerinin içine utanmadan bakarlar. Hatta ekranlarda fikirlerini savunacak yapay gazetecileri, Araştırma yayını veya kitabı olmayan Üniversite Rektörü profesörleri, Hukukçuları parayla tutarak, bu fikirlerini kendi fikirleri gibi savundururlar. Hatta bu insanlar icraatlarını hukuksal bir dayanağa bağlamak için, bilim kurulları bile kurup, kararlar aldırırlar. Ancak bu kararları kendi düşüncelerine göre değişik yorumlayıp, uygulamazlar. Kendi bildiklerini okurlar.
Buna da demokrasi diyerek, dikta rejiminin anlamını saptırırlar. ‘Kamu oyuna sorduk, aldığımız cevaba göre icraat yaptık’ diyerek, ülkedeki baskı rejiminin demokratik olduğuna, halkı inandırmaya çalışırlar.
Bu yılın başından beri 2020 yılı erken seçimin bir habercisi olacak ve erken seçimin kaçınılmaz olduğunu herkese söyledim. Hala bu inancım var. Hatta bugünlerde sadece ben değil birçok insan erken seçimi dile getirmekte. Neden olduğu açık ve belirgin bir resmin içinde. Maliye ve hazineye bakan hükümet yetkilisinin verdiği rakamlar her gün değişmekte, tutarlı olmaktan çok uzak kalmakta. Bir kere yalan söylediğinizi toplum anladığı zaman, artık size inanan insan kalmaz. Damat konuştuğu zaman halk gülmekte. Geçen sene büyümeyi anlatan 5 Tepenin Damadı ‘2.5 milyon işsize iş sahası planlandı’ diye, 1 sene evvel konuşan bu adam, bugün işsiz ordusuna 1.8 milyon insanın katıldığını görmezliğe gelmekte. 2018 senesi işsizler ordusu 3.537 milyonla yüzde 11.9 iken, 2019 yılında bu değer 4.469 a çıkması sonucunda işsizlik yüzde 13.7 geldiğini görmezliğe gelen bir hükümet bulunmakta.
Sadece dolar kuru ile ilgilenmeyen Maliye Bakanlığı mı bu durumda? Sağlık Bakanlığı’nı düşünün, başında siyasi olmamasına rağmen 5 Tepe’den emir alan ve bir bürokrat gibi davranan Doktor Bey. Pandemi sürecinde verdiği onlarca turkuaz verilere, önce güvencimiz vardı, sonra yanlış olduğu ortaya çıkınca, ters döndü. Gerçekleri toplumla paylaşacağını ifade etti. Bundan sonra hangi sözüne inanırız biz?
Milli Eğitim Bakanı olarak atanan ve de bir okul sahibi olan Bakanın dirayetsiz yönetimini seyrederken içim acımakta. Bir nesli kaybetmek üzereyiz. Düşmanlarımızın en fazla istediği durum, bu durum. Bir neslin eğitimsiz kalması ve 19 senedir yıpranan eğitim sisteminde çöken bir MAARİF. Buna alet olup, kötü anılmak hepsinden beterdir. Bu yıl 1,511 milyon ilkokula başlayacak çocuk bulunmakta. 7 yaşında bu çocukların yaşayacağı psikolojiyi tahmin edin. Ne kadar derin bir iz bırakacak ve karşınızda kararında tutarsız bir Bakan.
Tarım ve Orman konusunda ise tam bir kaos yaşanmakta. Sadece bir konuyu ele alalım. Pamuk yetiştiren bir Ege bölgesi, Çukurova, Harran ve Iğdır’da yetişen yerli pamuğumuzu desteklemeyen bir Bakanlık, Yunanistan’dan pamuk ithal ettirmesini anlamakta güçlük çekmekteyiz. Toplam 1 milyon ton pamuk ithal eden Türkiye, bunun 160 bin tonunu Yunanistan’dan temin edip, yurdum insanı yerli pamuk ekicilerini desteklemeyen zihniyete aşina değiliz diye biz sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.