Salgında Eğitim
2020 Yılında dünya genelinde oluşan Covid 19 salgını mart ayından itibaren yurdumuzu ve devamında yüzyüze eğitimi de direkt etkisi altına almıştır. Bu süreç ülkemizi de ekonomik ve sosyal yönden etkilemiştir.
Bir tarafta ne olduğu, nasıl yayıldığı, alınması gereken tedbirleri bilinmeyen bir salgın olduğu gibi eğitimle ilgili atılacak adımlar da bilinmiyordu. Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri Sağlık Bakanlığı’nın birer birer vaka açıklamaları, TBB’nin, “Salgın hızla yayılıyor, her gün can alıyor” çağrılarının ardından belirsizlik içerisinde tatil edildi.
Bir taraftan Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapmış olduğu açıklamalar, diğer taraftan hayatın gerçekleri. Herkesin temennisi salgının bir an önce bitmesi yönündeydi. Fakat süreç uzadıkça herkes yeni bir arayış içine girdi. Öğretmen, öğrencilerine ulaşmak için çeşitli yöntemler aramaya başladı. Zoom, Whatsapp, Google meet gibi programlardan öğrencilerine ulaşmaya çalışan öğretmen bir taraftan da teknolojik dolandırıcılıkların mağduru oldu. Hemen arkasından açıklama yapan bakanlık EBA dışında başka yolla öğrencilerle irtibat kurulmamasını istedi. Tam da o zaman yeni bir kaos başladı. EBA TV’de her türlü eğitimi verdiğini iddia eden bakanlık, öğretmenlerin ve öğrencilerin canlı derse katılmaları yönünde çalışmaya başladığı anda bilgisayardan cep telefonuna, tabletine eline teknolojik cihazını alan derse katılmaya başladı. Teknolojik cihazların fiyatları bir anda tavan yaptı. Herkes bir taraftan eldeki eski cihazlarını tamir yoluna bakarken, bir taraftan da yenisini almak için çabalıyordu. İşin gerçeği hiç kimse ne öğretmene ne de veliye böyle bir imkanın, böyle bir bütçen var mı diye sormadı. Neredeyse her öğretmen, her veli evine internet aboneliği ve yeni cihazlar almak zorunda kaldı.
Yaz döneminde salgının azalacağı, hatta biteceği yönündeki açıklamalar, Ekim ayında okulların kademeli açılması, öğretmenleri ve velileri bir taraftan tedirgin ederken, bir taraftan da umutlandırdı. Okullarda alınan bütün tedbirlere, önlemlere rağmen, bulaşın bir türlü önüne geçilememesi üzerine, Kasım ayı ara tatil sonrası yüz yüze eğitime yılsonuna kadar ara verileceği açıklaması yapıldı.
Öğretmen ve öğrencinin uzaktan eğitim yolu ile buluşması noktasında, öğretmen üzerindeki baskı biraz daha artırılırken, öğretmenin ve öğrencinin hangi olanaklarla online ders yapabileceğini kimse sormadı. Tek odada yaşayan, aynı anda aynı aileden birden fazla canlı dersi olan, derse girmek için internet hızıyla mücadele eden, tam bağlantı kurulduğu anda bağlantısı kesilen, yoğunluk nedeniyle internete giremeyenler… Yetmiyormuş gibi sisteme yapılan siber saldırılar. Ekranı kapatıp elinde telefonla oyun oynayan, müzik dinleyen öğrenciler. Boş ekran başında kendi kendine konuşan öğretmenler. Hepsinden beteri bu imkanların hiçbirine sahip olmayan öğretmen ve öğrenciler.
Uzaktan eğitimde, öğretim kısmı ile ilgili bir şeyler yapılmaya çalışıldığı bu süreçte, eğitim kısmına uzak kalınmıştır. Sanal bir ortamda, bakanlıktan öğretmene, öğretmenden öğrenciye, veliye herkes sanal işler yapar duruma getirilmiştir. Alınan bilgiler, beceriler davranışa dönüşmeden eğitim olmuyor. Salgın sürecinde herkes imkanı zorlayarak bir şeyler yapmaya çalışıyor. İmkanı olan sanal ortamda öğretim kısmından istediği kadar faydalanma fırsatını yakalıyor, imkanı olmayan öğretime de uzakta kalıyor. Temennimiz bir an önce salgınla yeterli ve gerekli tedbirler alınarak yüz yüze eğitime kavuşmak, sanal değil, gerçek eğitimin en iyi şekilde öğrencilerimize sunulmasıdır. Bir toplum ancak eğitimle gelişip, kalkınır, mutlu ve huzurlu olur. Bu nedenle de toplumun her kesimi eğitim için her türlü fedakarlığı yapabilmelidir.