Salgında eşitsizlik iyice artıyor
Salgınla başlayan süreçte hepimizin kısa sürede belki bir çözüm üretilebilir umudu vardı. Salgının süresi uzadıkça yaşamın her alanında olduğu gibi eğitimdeki adaletsizlikler ve eşitsizlikler de her gün arttıkça artıyor.
Dünyanın bir ucunda, sanki kötü bir şakaymış gibi başlayan salgın, her gün yeni bir ülkeyi etkisi altına alırken; okuyanlar, üfürenler, sarımsakla kovalayanlar, Türk Milleti’nin genetiğine uymadığını bulaşmadığını söyleyenler, onlarca bulaş ile ilgili senaryo ortaya atanlar çıktı.
Zaman içerisinde gördük ki bunların hiçbirinin geçerliliği yokmuş. Salgın karşısında hepsi boşa düştü, okuma-üfleme, gen-men dinlemedi, hızla yayılmaya devam etti.
Milli Eğitim Bakanlığı ilk günden itibaren her türlü tedbiri aldığını, eğitimle ilgili alternatif planlarını hep hazır olduğunu anlatıp durdu. Yüz yüze eğitime Mart ayında belirsizlik içerisinde ara verilmesiyle birlikte eğitimde tam bir kaos içerisine girildi. EBA TV üzerinden yapılan yayınlarda bir verim elde edilemeyince alternatif yollar aranmaya başlandı. Belirsizlik ve kaos içerisinde eğitim öğretim yılı tamamlandı. LGS, TYT, AYT gibi sınavlar salgının bulaşma ve yayılma tehdidi göze alınarak yapıldı. En azından yaz döneminde bir umut aşı ya da korunma yöntemi geliştirilebilir umudu da birlikte yaşatıldı.
2020-2021 Eğitim öğretim yılına yüz yüze başlanılması ümit edilirken, açıl kapan süreçleri yaşanmaya başlanıldı. Okul öncesi ve ilköğretimin birinci kademesi yüz yüze eğitime başlamasıyla salgın ülke genelinde neredeyse kontrolden çıktı. Bir aylık denemenin ardından Bilim Kurulu’nun da tavsiyeleri doğrultusunda öğretmen ve öğrenciler yeniden eve kapanmak zorunda kaldı.
Eve kapanan öğrenci, derslerini nereden, nasıl takip edecek problemini yeniden yaşamaya başladı. İmkanı olan öğrenci tabletini, bilgisayarını alıp, odasına geçip online derslerini her alanda takip etmeye başladı. Hızını alamadı ek dersler aldı, parası olan tüm derslerden öğretmenleri özel dersler için evine getirdi. Hatta salgını fırsata bile çevirdi.
Bazı öğrenciler kısıtlı imkanlarını zorlayarak online derslere öyle ya da böyle ulaşmaya çalıştı. Genelde bir yakınını telefonunu kullanarak derse girmeye çalışan öğrenciler anne-babaya telefon gelmesiyle ağabeyin-ablanın telefonunu alıp gitmesiyle, aynı evde aynı anda birden fazla bireyin canlı derse katılacak olması, dersin tam orta yerinde internet paketinin bitmesiyle, internette ağ sorunu gibi nedenlerle derslerden ayrılmak zorunda kaldı. Üstelik anlamadığı hiçbir konuyu-soruyu sorup öğreneceği hiç kimse olmaması ayrı bir sıkıntı.
Bazı öğrencilerimiz ise tamamen bu imkanlardan yoksun. Evinde online derse girecek cihaz bulunmaması, internet olmaması, hiç internet olamayan, internet çekmeyen evlerdeki öğrencilerimiz. Aynı odanın içerisinde yaşayan aileler. Okula çocuğunun gidip gitmediği, online derse katılıp katılmadığı umurunda olamayan aileler.
Zaten eşit olamayan koşulların iyice eşitsizliğe dönüştüğü salgın sürecinde birde aynı sınavlara tabi tutularak yarıştırılacaklar. Fırsat eşitliğinden uzak eğitim sistemimiz, dar gelirlinin, yoksulun suratına vurduğu yetmezmiş gibi geleceğimiz olan çocuklarımızın da suratına acımasızca vurmaya devam edecek. Yeni acımasızlıkları, kini, nefreti husumeti, doğuracak, toplumsal barışı bozacak. Bugün çözüme ortak olmak için kılını kıpırdatmayanlar yarın biz elimizden geleni yaptık diyerek vicdanımızı rahatlatacak.
‘’Bir ülkenin geleceği, o ülkenin insanlarının göreceği eğitime bağlıdır.’’ Eğer gelecekte başarılı, güçlü, sağlıklı, huzurlu, mutlu bir toplumda yaşamak istiyorsak süreç salgın sürecinde de olsak her yurttaşın adaletli, kaliteli, eşit koşullarda eğitimden faydalanması için hepimiz elimizden gelen tüm katkıyı sunmalı, devletin tüm imkanlarını seferber etmesi sağlamalıyız.