Dünya mutluluk oranları sıralamasının düşündürdükleri -1
Galiba ben bu mutluluk meselesine fazla kafayı takmış durumdayım. Belki de “Eğer mutluluğu, mutluluğun uzayıp yoğunlaşabileceği ihtimalini düşünmeden yaşamayı başarabilirseniz, akıl sağlığınızı kaybetmeden bu mutluluğu hissedebilirsiniz,” diyen Gautama’nın anlayışına fazla kulak kesildiğim içindir.
Mutluluk tabloları, verileri, bilgileri, önerileri insanın ilgi odağı olduğu yadsınamaz. Bazen mutlu olabilmeye, sevince dair ufak bir belirti veya mutluca bir esintiden bile kanatlanma durumumuz meydana gelebilmektedir.
Belki bu duruma bu kadar hazır oluşumuz, kendimizde bulunmasını zorunlu hissettiğimiz mutluluk halleridir. Bazen de bu mutluluk tablo ve oranlarının ışığında kendimizi yenileme, düzenleme ve keşfetme isteğini duymamız olabilir. Mutluluk çığlıklarımızın, ihtiyaçtan veya şartlanmışlıktan çok, doğal varoluşumuzun temel yapı taşlarından biri olma olasılığını da akıldan çıkarmamakta yarar görülebilir.
“Yaşamak için bir sebebiniz varsa, her şeyle baş edebilirsiniz. Anlamlı bir hayat, zorluklar içinde geçse de son derece tatmin edici olabilir, buna karşılık anlamsız bir hayat ne kadar konforlu olursa olsun korkunç olabilir,” diyen Harari’den; “ Arzular acı çekmeye sebep olur, mutluluğu acıları yenebilmek” olarak tarif eden Buddha’ya kadar, mutluluk tanımları beynimizi çevrelemiş durumda. “Bireysel mutluluk için, toplumsal mutluluk” şartına odaklanan filozofları da unutmamak lazım.
2021 yılı ülkelerarası dünya mutluluk sıralaması güncellenip, yeniden yayınlandı. Dünyanın en mutlu ülkeleri sıralamasında Finlandiya zirvede mutluluğunu korurken, Türkiye’nin 104. Sıraya gerilemesi durumu görülmektedir. Geçen hafta 12 yaş üstü kız çocuklarının açık alanda şarkı söylemelerinin yasaklandığı Afganistan ise mutluluk sıralamasında 149 ülke arasında son sıradaki yerini perçinlemiş bulunmaktadır.
Bu çalışma ile “insanların kendi yaşamları” ile ilgili değerlendirmeleri esas alınarak ne kadar mutlu oldukları tespiti sonucu 2021 mutluluk oranları sıralaması yapılmış. Raporda ayrıca mutluluk ve pandemi stratejisinde mihenk taşın “güven” olduğu tespiti sunulmuş, gelir adaleti ve kamusal “kurumlarına güvende” daha iyi durumda olan ülkelerin pandemi koşulları ile daha da iyi baş ettikleri de belirtilmektedir.
Tabi ki bu sıralamaların baştakiler veya sondakilerini inceleyerek farklı yorumlamalar ve verilere ulaşılabilir. Bu durumda Finlandiya’da yaşamayı bir şans olarak mı göreceğiz? Yada Finlandiya, insanların ortaklaşa açığa çıkardıkları ve yaşattıkları değerler iklimi topluluğu mu? Bu yaklaşımlar her süreçte de uzun vadeli ve derin tartışmaların konusu olacaktır. Ama gerçek şu ki, birçoğumuz Finlandiya veya ona yakın ülkelerde yaşamak nasıl bir şeydir, duygusu ile hüzünlenir, gıpta edip, inceden inceye bir serzenişte de bulunuyoruzdur.
Biraz da yaşadığımız coğrafyanın insanlarına, yani kendimize baktığımızda ise her yıl mutluluğumuzun azaldığına veya çalınmasına hüzünlenip, kederleniyoruz. Çünkü Türkiye mutluluk oranı sırlamasında 2017’de 69.sıradayken, geçen yıl 93 ve bu yıl ise Türkiye’nin mutluluk oranı sıralaması dünya ülkeleri arasında 104. sıraya gerilemiştir. Yani bizim bildiğimiz, düşündüğümüz, “hissettiğimiz,” bize anlatıldığı veya inanmamızın istendiği kadar mutlu değilmişiz. Belki de dikkat çekici nokta ise Türkiye’nin bu sıralamada Bangladeş, Türkmenistan ve Libya gibi geri kalmışlıkları ile ünlenen ülkelerden az mutluluk oranına sahip olması. Türkiye’de toplumsal mutluluk değerlerinin nedenlerine gelince bin bir rasyonel doneyi tartışabiliriz, ancak bu sıralamada çok yukarılarda veya orta sıralarda olmak, o toplumun top yekün çok mutlu olduğu yanılsamasına bizi götürmemelidir.
Yayınlanan mutluluk raporuna göre, ekonomik, hukuk, özgürlükler, demokrasi ve temel insan hakları ve evrensel standartlarda gerileme esas alındığında, bu durumun mutluluk endekslerine yansıdığı tespitine varılmaktadır.
Bizleri bu kadar mutsuzluğa iten esas gerekçeleri nasıl bulup, giderebiliriz, ya da mutsuzluk bulaşıcı bir etkiyle toplumu üzmüş durumda mı? Tersinden baktığımızda ise mutluluk randımanı yüksek ülkelerde bireyler mutluluklarını diğerlerine mi taşıyor? Mutlu ve mutsuz ülkelerin gerekçeleri ile ilgili birden çok görüşü yan yana getirebiliriz. Gerçek şu ki, hepimizin bu gerekçeleri objektif bir şekilde bilmek ve bu konuda gerçeğe varma isteğimizden vazgeçmeyişimizdir.
Mutluluğu sıralamaya takılmadan da, toplumların mutluluk-mutsuzluk etkenlerine ulaşmak için yoğun saha, alan, klinik araştırmaları da kesintisiz sürmektedir. Bireylerin hormonal yapılarından, kişisel gelişimlerinin yanında toplumun sahip olduğu sosyo- kültürel, ekonomik ve temel haklara dayalı sınırlamaların da mutluluk oranlarına yansıdığını bilmekteyiz, öğreniyoruz. Bir çok araştırma ve incelemede toplumsal güven, demokratik kültür, hukuki güvenceler, iş ve sağlık teminatı, gelir dağılımındaki adalet gibi ölçütlerin bireye yaptığı etki oranı ile mutluluk oranlarının da bir ivme kazandığı realitesinden vazgeçemeyiz.
GELECEK HAFTA DEVAM EDECEK…
Yararlanılan Kaynaklar:
Harari( Sapiens)
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı raporu.
https://thepositivecommunity.com/
Ulusal basın verileri(Sözcü Gaz.)