Aç-kapaya devam
2019 başlayan Covid 19 salgını ile ilgili okullarda aç-kapa çözümü dışında somut bir adım atılamadığı görülmektedir.
2020 Mart ayında başlayan kapanma süreci öğrenciler, öğretmenler ve toplum üzerinde ciddi olumsuz etkiler oluşturmuştur. Eve kapanan öğrenciler, online eğitim yoluyla öğrencisine ulaşmak isteyen öğretmenler, eğitimden geri kaldı korkusunu yaşayan ebeveynler.
Geçtiğimiz bir yıl içerisinde Milli Eğitim Bakanlığı sürekli olumlu mesajlar paylaşmaya çalışsa da yüz yüze eğitimle ilgili somut adımlar atabilmek için gerekli ve yeterli tedbirleri almaktan çok uzak kalmıştır.
Milli Eğitim Bakanının açıklamalarına baktığımızda yeri gelmiş öğretmen maaşları bakanlık bütçesine yük olarak görülmüştür.
Salgınla ilgili tedbirlerin ana teması maske, mesafe, hijyene dayanmışken bakanlıkla ilgili atılan adımlarda bu konularla ilgili çalışmalara söylemin ötesine geçememiştir. Ne yapılabilirdi diye düşünecek olursak, bunu birkaç örnekle açıklayabiliriz:
Bir yıl içerisinde yeni binalar yapılarak sınıf mevcutları yarıya düşürülebilirdi.
Bakanlık verilerine bile yüz binin üzerinde olan öğretmen açığına bir salgın nedeniyle emekli olan öğretmenlerin sayısı artmışken, açığı kapatacak şekilde yani 100-150 bin arası yeni öğretmen ataması yapılması gerekirdi.
Okullara yeterince temizlik malzemesi, koruyucu ekipman verilmesi gerekirdi.
Okulda temizliği, hijyeni sağlayacak yardımcı hizmetlerde görevli personel ataması yapılması gerekirdi.
Her okulda en az bir sağlık personeli çalışması sağlanabilirdi.
Okullarda kapıları vb. bölümler sensörlü hale dönüştürülerek temas en aza indirilebilirdi.
Hepsini geçtik öğretmenler ve eğitim çalışanlarının aşılanması gerekirdi.
Milli Eğitim Bakanlığı bu süreçte ‘Temiz Okul Projesi’nin ağırlıklı olarak yükü veli üzerine atarak okul aile birliği maharetiyle çözülmesi yolunu tercih etmiştir. İmkanı olan okullar en yüksek düzeyde tedbirlerini alarak hijyen koşullarını oluşturmaya çalışırken, imkanı olamayan birçok okul yapılan çalışmaları kağıt üzerinde tamamlamıştır.
Okullarda her geçen gün kadrolu yardımcı personel sayısı daha da azalmış. Yerini İş-kurdan gelecek mevsimlik çalışanlara bırakmışlardı. Sınırlı olan ve okul ihtiyaçlarından çok uzakta kalan bu personel ihtiyaçları karşılamaktan uzak kalmış, okul aile birliği maharetiyle çalıştırılan yardımcı personellerle açık kapatılmaya çalışılmıştır. Maddi yetersizliği olan okullar bu imkandan da faydalanamamıştır.
Okullara ayrılan ödenekler birçok yerde küçük onarımları bile karşılamanın uzağında kalmıştır.
2021 yılı 15 Şubat’ta yüz yüze eğitime başlanması ile yapılan planlama, köy okulları, 8.ve 12 sınıflar düzeyinde kalmış, 1 Mart Pazartesi günü başlayacak yüz yüze eğitim kabinenin toplantısı gerekçe gösterilerek ancak 2 Mart Salı günü kağıt üzerindeki tedbirlerle yüz yüze eğitime geçilmiştir.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Şubat ayında öğretmenlerimizle birlikte aşı yaptırdığını açıkladı. Oysa ki aşı randevuları Şubat ayı sonunda sadece köy öğretmenlerine açıldı. 2 Mart’ta başlayan yüz yüze eğitime öğretmenler, öğrenciler ve eğitim çalışanları tedirgin şekilde okullarına gitti. Vaka sayılarının hızla artış göstermesiyle birlikte önce veliler öğrencilerini hızla okullardan almaya başladılar. 29 Mart tarihinde okul öncesi, İlkokullar, 8 ve 12 sınıflar hariç yeniden online eğitime dönme kararı alındı.
Bu aç kapa süreçleri içinde dahi öğretmen ve eğitim çalışanlarına yönelik aşı uygulamasına geçilemedi.
‘’Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı ve yüce bir toplum halinde yaşatır, ya da onu köleliğe ve yoksulluğa iter’’ diyen Mustafa Kemal ATATÜRK, eğitimin ne kadar hayati önem taşıdığını açıkça ifade etmiştir.
Şayet sağlıklı, özgür, şanlı, ve yüce bir toplum hedefimiz varsa; eğitimle ilgili her türlü tedbirler alınmalı, yüz yüze eğitim için şartlar uygun hale getirilmeli, hijyen koşulları sağlanmalı, yeterince derslik yapılmalı, öğretmen atamasına hız verilmeli, öğretmenler ve eğitim çalışanlarının aşılama süreci en kısa sürede tamamlanmalıdır. Yoksa aç-kapaya devam.