Kıyamet başımızda koparken, hala gelecekten kıyamet beklemek meselesi….

YAYINLAMA: 19 Mayıs 2021 / 19.44 | GÜNCELLEME: 19 Mayıs 2021 / 20.09

Oyun, oyuncak gibi kavramların zihinlerimizde ilk çağrıştırdığı şey  çocuk kavramıdır. Çocukluk; masumiyetin, hayal dünyasına özgü güzel, rengarenk kurguların simgesidir bir nevi… Çocuğun olduğu yerde kötülüğün esamesi okunamaz, o yüzdendir insanın bir çocuk tebessümünde huzur bulması…Maalesef ki günümüz dünyasının çocukları bu masum tanımlara çok uzak bir iklimde, kaos ve karmaşanın içinde hayata tutunmaya çalışmaktadır. Çocuklar kimi zaman siyasi çekişmelerin yarattığı gerilimli yaşantıların kurbanı olmakta, kimi zaman iç savaşların, işgallerin gölgesinde, silah namlularının ucunda yaşamaktadır. Sizlerin de tanık olduğu üzere; Filistinli çocuklar, bu acı travmalara yakın zamanda maruz kalmış ve halen de kalmaya devam etmektedir. Dünyanın bu acı tablolar karşısında sessizliği ise olayın bambaşka acı boyutudur.  Evrensel eksende düzenlenen ve başta Avrupa ülkeleri olmak üzere neredeyse dünyanın tüm ülkelerinin de tarafı olduğu çocuk haklarına dair onlarca sözleşme, yasal mevzuat mevcutken, yine çocuklar için çalışan yüzlerce sivil toplum kuruluşu varken, dünyanın Filistin, Doğu Türkistan gibi Müslüman ülkelerde yaşanan çocuk katliamlarına sessiz kalması, insan vicdanın kabul edebileceği bir tutum değildir. Şu cümle kemiğine kadar işliyor insanın: Cellatlar ve çocuklar aynı evrende olmamalı ya ölmeli cellatlar ya da hiç doğmamalı çocuklar! Cellatlar şimdilerde çocukların tepesinde fakat dünya izliyor, bizlere de tabloyu en acı yerinden seyrettiriyor. Dedim ya çocuklar günden güne ölüyor, kıyamet başımızda kopuyor hala gelecekten kıyamet beklemek de neyin nesi değil mi?

İnsanların, hele ki çocukların öldüğü, çarenin şiddette arandığı hiçbir dava haklı değildir, olmamalıdır. Acının dini, dili, ırkı, ülkesi, yani acının tarafı varsa, bu tarafa göre tepkiler tutumlar değişiyorsa ve ülkeler dünyanın neresinde olursa olsun, çocukların kıyımına, ölümüne sessiz kalıyorsa, deyim yerinde ise o kıyamet artık kopmalı… Çocuklar ne siyasi, ne ticari hiçbir rant uğruna harcanmamalı, bu dünya artık, çocukların yüreklerine anne baba acısı, kardeş acısı, savaş acısı bırakmamalı, kulaklarına  bomba seslerini bırakmamalı, gözlerine ölümün perdesini koymamalıdır. Ortadoğu çocukları üretememenin, kendi coğrafyasında madden zayıf kalmanın, kendi kültürüne sahip çıkamamanın bedelini ödemek zorunda kaldı nesiller boyu hala da ödemekte ne yazık ki… Muassır medeniyetler seviyesine çıkmak deyimi çocukluğumuzdan itibaren kulaklarımıza çalınır durur, şimdilerde o çocuklar öldükçe ve elimizden bir şey gelmedikçe, dilimizde dualardan başka bir şey çeviremediğimizde, anlıyorum bu cümlenin uhdeviyatını… Muassır medeniyete ulaşmak, Batı özentiliği değilmiş aslında; çocuklarımız ölmesin, çocuklarımız  çocuk kalabilsin diye, Batı’nın gerisine düşmemekmiş evvela. Zalime beddua okuyarak, ah ederek, bir şeylerin değişmeyeceği elbet ki ortada…. Şimdi anahtar kelimeyi diyeceğim sizlere, bizim nesiller boyu unuttuğumuz ve bir türlü hatırlayamadığımız: Çalışalım o kadar çalışalım, üretelim, o kadar bağımlı olmayalım ve o kadar güçlü olalım ki, zalim çocuk öldürürken, bilmem kaç milyar insan, ebabil beklemeyelim….

Kıyamet başımızda koparken, hala gelecekten kıyamet beklemek meselesi….