Ülkemizde hayvanların durumları, iç hukukumuz ve eksiklikler
Türkiye hukuk sistemimizdeki kanunlara baktığımız zaman insan dışındaki her şeyi “eşya” ve yahut “mal” olarak kabul eden bir anlayışın hakim olduğu görülmektedir. Bu anlayışın tezahürü olarak da hayvanlara uygulanan kötü muamele, işkence, öldürme vb. filleri suç kabul edilmeyip kabahat olarak nitelendiriliyor bunun sonucunda da işlenen bu fillerin karşılığında kişilere cezalar değil de idari yaptırımlar uygulanmaktadır. Bir kişiye, bir hayvana zarar verdiği için ceza hukuku kapsamında cezalandırılması da ancak o hayvanın sahipli olması koşuluna bağlanmıştır. Yani burada da korunmak istenen hayvan değil de hayvanına zarar verilmiş olan kişinin mülkiyet hakkıdır. Zira sahipli bir hayvana zarar vermek “Mala Zarar Verme” (Tck Madde 151/2) suçu kapsamında değerlendirilip ancak bu şekilde ceza yaptırımı uygulanabilmektedir. Sahipsiz bir hayvan ne yapsın!!!
Hukukumuzda kabahat olarak kabul edilen bir fiilin karşılığında uygulanabilecek yaptırımlar şunlardır: idari para cezaları, mülkiyetin kamuya geçirilmesi, bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi, işyerinin kapatılması, ruhsat veya ehliyetin geri alınması gibi idari yaptırımlardı.
Ancak suç olarak kabul edilen bir fiilin karşılığında uygulanan yaptırımlar; adli para cezaları ve hapis cezalarıdır.
Şimdi neden sizlere bu kavramları açıkladığıma gelince sorunun özünün anlaşılabilmesi için öncelikli olarak suç ve kabahat kavramlarının anlaşılması gerekmektedir. Hayvanlara uygulanan kötü muamele vs. fiiller suç değil de kabahat olarak kabul edildiği için karşılığında kişi en fazla idari para cezası yaptırımına maruz kalıp işin içinden çıkıyor bu yaptırımın kişiler nezdinde caydırıcı olmadığı her gün görüp duymuş olduğumuz hayvanlara işkence haberleriyle net bir şekilde görülmektedir.
Fakat hayvanlara uygulanan kötü muamele vb. filleri hayvanın sahipli olup olmamasına bakılmaksızın direk hayvanın yaşam hakkının korunması gayesiyle suç kapsamına koyduğumuzda karşılığında öngörülecek olan yaptırımlar; adli para cezaları ve yahut hapis cezaları olacaktır.
Hayvanlara uygulanan kötü filleri suç kabul edip karşılığında hükmedilen ceza adli para cezaları bile olsa idari para cezalarından daha caydırıcı bir niteliğe sahip olacağı çok açıktır. Şöyle ki; bir kişi adli para cezasına mahkum edildiğinde bu durum kişinin adli siciline kaydedilmektedir. Fakat idari para cezalarında böyle bir şey mümkün değildir. Yani bu filleri suç kapsamına koyduğumuzda karşılığında insanlar, adli para cezalarına mahkum edilseler bile sırf sicillerine işlenmemesi için bu tarz filleri sergilemekten daha çok kaçınabilirler. Kaldı ki özellikle son dönemlerde yaşanan olaylar düşünüldüğünde hayvanlara uygulanan fillerin ağırlığına göre uygulanacak cezaların karşılığının hapis cezaları olarak öngörülmesi en isabetli çözüm yolu olacaktır. Zira gözlerini oyup uzuvlarını kesip bir havyanın ölümüne sebebiyet veren kişinin sadece adli para cezasına da mahkum edilmesi kamu vicdanı açısından asla kabul edilebilecek bir durum değilken şuanda kanunlarımız bu durumu suç olarak bile kabul etmeyip kabahat kavramının içerisinde değerlendirmektedir. Bu durumun kabul edilebilir bir tarafı yoktur.
Toparlamam gerekirse öncelikli olarak hayvanlara karşı uygulanan kötü fillerin kabahat değil de suç kapsamına alınması ve bu suçların ağırlıklarıyla orantılı olarak gerekirse karşılığında hapis cezalarının düzenlenmesi gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki onlarda duyguları olan canlılardır ve acı duygusunu da hissedebiliyorlar acı çeken bir canlıya kötü muamele yapılırken onu sanki bir eşyaymış gibi değerlendirip bu şekilde yaptırımların uygulanmasını öngörmek hiçbir vicdana sığmaz.
ONLAR EŞYA DEĞİL, ÇÜNKÜ ACI ÇEKEBİLİYORLAR!!