Bütün geleceğimiz gençlerimizdir
YKS'nin 26 Haziran Cumartesi günü saat 10.15'te yapılacak birinci oturumuna ilişkin, "Temel Yeterlilik Testi'ne (TYT) 2 milyon 592 bin 579 öğrenci, "27 Haziran Pazar günü saat 10.15'te yapılacak 2. oturum olan Alan Yeterlilik Testlerine (AYT) 1 milyon 781 bin 760 öğrenci,
27 Haziran Pazar günü saat 15.45'te gerçekleşecek 3. oturum olan Yabancı Dil Testinde (YDT) ise 130 bin 522 aday sınava gireceği açıklaması yapılmıştır.
Ortalama 1 milyon civarı öğrencinin 2021 yılında ortaöğretim kurumlarından mezun olacağı düşünülürse, yeni mezun bir öğrencinin fazladan 1 buçuk milyon öğrenci ile daha yarışacağı görülmektedir. Her yıl üniversite kapısında biriken gençlerimiz çığ gibi büyümektedir. Bir taraftan bir yüksek öğretim programına kayıt olma mücadelesi verirken diğer taraftan da işsizlik korkusu taşımaktadır. Bu nedenle bir çok öğrenci tercihini okumak istediği bölümden yana değil iş bulacağı bölüme kullanmaktadır.
Bir taraftan iş imkanlarının kısıtlı olması, çalışanlar arasındaki gelir adaletsizliği gibi nedenlerden dolayı üniversite kapısında yığılmalar her yıl daha da artacaktır. Liseyi bitiren, mezuna kalan, üniversitede okuyan, üniversiteyi bitiren öğrencilerin yanı sıra meslek sahibi olanlar bile bir umut daha diyerek her yıl sınava girmektedir.
Hepimiz biliyoruz ki bu sınav ne hayatın başlangıcı, ne de sonudur. Zaten fırsat eşitliğinden yoksun eğitim sistemimize bir de pandemi koşulları eklenince eşitsizlikler ayyuka çıkmıştır. Bir buçuk yılı aşkın süredir devlet okullarında yüz yüze eğitime mahrum öğrencilerimiz çok farklı olanaklara sahip öğrencilerle yarışacaklar. Bir tarafta tüm konuları yüz yüze eğitim yoluyla almış mezun öğrenciler, bir tarafta baba parası ile ayağına öğretmeni getirerek özel dersten faydalanmış öğrenciler, kapanmayan ya da kapanmış gibi yaparak yüz yüze eğitimi devam ettiren özel okullar ile merdiven altı dershanelerde eğitim alanlar, diğer yanda devletin kendine sunduğu imkanlarla uzaktan eğitim alarak eğitime uzak kalan gençlerimiz aynı koşullar altında aynı sınavlara tabi tutulacaklar.
Baskı, korku, sınav kaygısı doğal olarak heyecanı getirecektir. Bazen heyecan olumlu motivasyon sağladığı gibi bazen de felaketle sonuçlanabilir. Bu nedenle anne-babalara ve bizi yönetenlere çok büyük sorumluluk düşmektedir.
Anne babalar samimi bir şekilde çocuğunu güvende hissettirerek alacağı puan, kazanacağı ya da kazanamayacağı bölüm ne olursa olsun çocuğuna ‘’canın sağ olsun’’ diyebileceği güveni verebilmeli. Milli Eğitim Bakanlığı sınava ve yarışa dayalı bu sistemden kurtulmanın yolunu hızlı bir şekilde bulmalı. Farklı koşullarda sınava hazırlanan öğrencinin durumunu göz önünde bulundurmalı. Geçen yıllarda sınavlarda yaşanan sorunlarla ilgili derhal tedbir almalı. Örneğin öğrenci, uzun sınav süresi ve strese dayalı olarak tuvalet ihtiyacından dolayı sınavı terk etmek ya da altına yapmak zorunda kalmamalı. Sistemin bu ayıbına derhal çözüm bulunmalı. Milli Eğitim Bakanlığı yüz yüze veremediği derslerdeki bilgileri yüz yüze 135-180 dakikalık sınavlara sığdırmaya çalışmamalı…
Her şeyden önce Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ‘’Bütün Ümidim.’’ dediği gençlerimiz ümitlerini kaybetmek üzeredir. Gençlerimize ümitle ve güvenle bakacakları bir eğitim sistemi ile birlikte mutlu bir yaşam oluşturmak başta ülkeyi yönetenler olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin yetişkin her yurttaşının görev ve sorumluluğundadır.
Geleceğimiz olan gençlerimize hep birlikte sahip çıkalım.