Okullar Eylül’de açılsın!
“İnsanı gezegende etkili kılan ortak aklı kullanabilmesidir”
Y.N. Harari
Eğitim yüz yüzedir. Eğitim içe içeliktir. Eğitim yaşamsallıktır. Eğitim deneme yanılmadır. Eğitim günümüzde evrenselliktir, küreselleşmedir. Eğitim sadece beton binalara sığdırılamaz, demir kapılar ardına ve parmaklıklar arkasına yerleştirilemez, eğitim müfredatlarla sınırlanmış bir süreç olamaz. Çünkü bunlar daha yokken de insanlar yaşamını, sağlığını, ihtiyaçlarını karşılamak için bir eğitim sürecinden geçmek zorundaydı; doğa, insanlık deneyimleri, birikimler, deneme yanılmalar, gözlemler, etkileşimler, dayanışmalar, iş birliği belki de eğitimin ta kendisiydi.
Ne diyordu, Rıfat ILGAZ? “Eğitim her an, her yerdir.”
Eğitim denince doğuştan itibaren çevremizde model olan canlı cansız varlıklar, çevresel doğal olaylar, toplumsal etkileşimler, yaşama etki yapan tüm değerler; kısaca, yaşamın içinde olan tüm süreçler aslında eğitimdir.
İyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı, bilineni bilinmeyeni, tehlikeyi, elzem olanı görerek ve yaşayarak öğrenirken aslında bir eğitimden geçiyoruz. Eğitimin en iyi alanının yaşam ve toplumsal yapı olduğunu bilen yerden; görerek, yaşayarak, uygulayarak öğrenme ilkesi doğallığında eğitim gerçekleşmiştir; bunun eğitimin teorik tanımında da yerinin olduğunu da biliyoruz.
Birçok düşünür, sosyolog, pedagog eğitime dair görüşlerini belirtirken, deneyimlerini paylaşırlarken eğitim algımıza dair serzenişlerini sunmuşlardır. Mevcut olan eğitim tanımlarımızı; yani dört duvara, programlara veya müfredatlara sığdırılmış eğitim anlayışımızı yerle bir eden yolları da sunmaktadırlar. Oysa bugün, küresel salgınla birlikte, ülkemizde ve dünyada eğitimin uzaktan mı, yüz yüze mi yapılması tartışmalarından çıkamıyoruz. Çünkü eğitimciler, veliler, kurumlar, öğrenciler eğitim denince, sadece okullarda zamana sığdırılmış öğretim süreçlerini bilmektedirler.
Özellikle eğitimde özelleşme boyutu artıkça, kamusal talep yerine özel eğitim kurumlarının etkisi eğitimde daha çok karşılık bulmaktadır. Uzaktan mı, yüz yüze mi eğitim talebi özel kurumların ve ticari eğitim bileşenlerinin ihtiyacı üzerinden tarifi daha da eleştiri konusu olabilmektedir. Oysa eğitim tüm dünyada kamusal bir haktır, nitelikli eğitime ulaşım hakkı ulusal ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır.
Saydığımız tüm bu gerekçeler üzerinden hareketle eğitimin yüz yüze yapılması kaçınılmazdır. Eğitimin varlığı, anlamı zaten yüz yüzedir. Hayat sadece evimizin içi olmadığına göre, eğitim de evin bir bölümündeki “tablet ekranı” olamaz. Belki olağanüstü süreçlerde, telafi amaçlı farklı yöntemler kullanılabilir ancak yüz yüze olmayan bir eğitim, eğitim değildir. Çünkü eğitim, ortam paylaşımı, etkileşim, iletişim, ortak iş yapabilme, duygudaşlık, görmek, yaşamak, sorunlara ortak çözüm geliştirebilme, yaşamı ortak örgütleyebilme, birlikte akıl yürütebilme ve muhakeme edebilmedir. Unutmayalım, bilgi ise tüm bu saydıklarımızın ihtiyacından doğabilmektedir.
Türkiye’de okulların 6 Eylül’de açılması planlanmakta, hatta bazı özel kurumlar yüz yüze eğitime başladı bile denebilir. Velide, öğrencide, eğitimcide ve sendikalarda okulların açılması veya açık kalabilmesine dair soru işaretleri ise giderilememiş, çünkü pandemi etkisi yaz turizmi dönüşü yeniden patlama yapacağa benziyor. Kaygı, belirsizlik, tedirginlik, soru işaretlerinin nedenleri çözüme kavuşabilseydi, bugün okulların yüz yüze eğitimi tartışması minimum düzeyde kalacaktı.
Peki, neydi bunlar?
-Eğitimcilerin aşıları tamamlanmalıydı, aşı olmayanlara dair bir politika belirlenmeliydi.
-Öğrencilerin ve velilerin aşılanmaları yüzde 75 düzeyinde yapılmalıydı.
-Okulların hijyen, temizlik koşulları sağlanmalı, maske ve dezenfektenler hazırlanmalı,
-Pandemi koşullarına göre sınıf ve okul sayıları çoğaltılmalı, derslik sayılar artırılmalıydı.
-Okulların, dolayısıyla eğitimin bütçesi artırılmalı,
-Seyreltilmiş eğitim için okul ve derslikler hazır olmalıydı.
-Öğretmen atamaları, pandemi koşullarına göre planlanıp, gerçekleştirilmelidir.
-Kantinler, öğrenci servisleri, okul bahçeleri, teneffüsler pandemiye göre yeniden dizayn edilmeli.
Yüz yüze eğitim kaçınılmaz olmalı, bunun için MEB’de bu hazırlıkları gerçekleştirmekle sorumludur. Okul öncesinden üniversitelere kadar yüz yüze eğitimi gerçekleştirmenin mecburiyetindeyiz; bu çerçeve de hazırlıkları, yapılması gerekenlerin hayata geçirilmesi için süreç hızlandırılmalıdır. Yoksa iki ay sonra yeniden geriye dönüşe mecbur kalınacak. Bu da öğrencilerimizin bir çok açıdan (sosyal, psikolojik, kültürel vb.) ve eğitim açısından kaybı demek olacak. Ticari ve ekonomi merkezli değil, insani, yaşamsal, gelecek esaslı bir yüz yüze eğitim için sefer olunmalı.