“Ağaç der ki: Gücüm güvenden gelir”
“En çok yaşamış olan insan en çok yıl saymış olan değil, yaşamı en çok hissetmiş olandır.”
J.J. Rousseau, yaşamın derinliklerine, özüne, gerçeğine yakınlaşmak için kesintisiz arayışta olan bir düşünürdür. Özetlediği bu sözünden de hissedeceğimiz gibi yaşam sadece tam gaz ve uzun vadeli gidilen bir yol değildir. Anlamadan, görmeden, bilmeden, hissetmeden, farkına varmadan, meraklanmadan ve sorgulanmadan gidilmesi gereken bir güzergâh değildir hayat.
Hermann Hesse de J.J. Rousseau gibi, yaşam, özgürlükler, objektiflik, doğal değerler, insani hisler, dayanışma, üretkenlik, içselleştirme, eşitlik olmayan bir yaşam anlayışına karşı; statükoya karşı yol yürüyen yazar, aydın ve düşünürlerdendir.
Hermann Hesse’nin birçok kitabında, insan ruhunun aslında doğanın özü ve derinliği ile buluşmadan kendini var edemeyeceği mesajı açıktır. Ona göre, doğanın varoluşu ile, doğanın argüman ve doğanın nezaketi ile buluşmuş insan bedeni; ancak gerçek özüne, özgürlüğüne ve varlığının gerçeğine ulaşabilir. “Ne ararsan kendinde ara, ne ararsan doğada ara” yaklaşımı Hesse’nin bize sık sık hatırlattıklarındandır.
Doğa sabretmeyi, güçlenmeyi, kafa tutmayı, direnmeyi, barışçıl olmayı, samimiyeti, mütevaziliği bilir; neşe, şefkatin ve güvenin birikimidir. Doğanın esası; işbirliği, dayanışma, kendinden vermeye dayalıdır. Doğanın varoluş değerlerini tanımak gerçeğe giden en güvenilir kanallardan biridir belki de. İnsan tüm varlığını doğayla uyumlu hale getirdiğinde az acı yaşayacak, hayal kırıklıklarına boyun eğmek zorunda olmayacaktır. Doğanın sunduğu adaletin evrenin en yüce adaleti olduğunu, belleğimizde hep canlı tutmalıyız.
“Ağaçlar” kitabında Hermann Hesse, ağaçlarla söyleşerek, doğayla göz göze gelerek, doğanın değerlerini hissederek; toprağın, taşın, suyun ve rüzgârın ruhuna, sesine ve kokusuna ulaşarak canlılığı yaşıyor. Aynı zamanda doğadan çıkan toplumsal, sosyal, kültürel, politik mesajları da bize apaçık tercüme edebiliyor.
“Ağaçlar hep en etkileyici vaizler olmuştur benim için. Ormanlar korularda ve aileler halinde yaşayan ağaçlara hayranım ben. Tek başına duran ağaçlara da hayranım. Yalnız insanlar gibidirler onlar şu ya da bu zaaftan ötürü sıvışıp giden müzevirler gibi değil, yalnızlaşmış büyük insanlar gibi, Beethoven ve Nietzche gibidirler.”
Hesse’nin tepede, çıplak gövdesi, yıllanmış dalları ile dimdik duran ağaç ile Beethoven ve Nietzche benzetmesi sadece bir benzetme değil, sonsuzluğa uzanan bir iradenin birikimine, döngünün asaletine vurgudur. Bu irade “insanlığın” iradesi olmalı. Hesse, bu gözlemleri ile bize; ağaca bak, yaşamın yolunu bul; zorda, emekte, özveride, fedakârlıkta, ortaklıkta hayat barınır, diyor. Ağaçların, duruşu, yeri, birliği, kararlılığı, güveni, durdukları yerdir; insan yaşamının tüneli olan.
Hesse’nin, tek duran ağaca hayranlığının özel bir vurgusu “erdeme” vurgudur; tek olsan da doğru yerde durmadığında evrene bir fiske katkın olamayacağının deneyimdir, yüce bir önermedir. Sokrates’teki meşalenin gücünü, ağacın tek başına ve yalnız direneninde hissetmemizi sağlıyor; tohumunu toprağa atmadığın bir “aydınlığın özünü” Güneş’ten alamayacağı mesajı yatar aynı cümlelerde.
Birliktir ağaçlar, beraber yaşarlar; aynı suyu, aynı havayı, aynı toprağı paylaşırlar; aynı gökyüzünü ve aynı yıldızlara tutunurlar; işte o zaman güneş ısıtır; evren sonsuz bir neşe kaynağıdır artık ve renkleriyle özgür ses olur, orman.
Teklikten ürkmez ağaç; soğuğa, kara, kışa, fırtınaya, sele direnerek güvenini kazanır; sonsuzluğa kazandığı bu gücü ile uzanır; hiçbir şey daha güzel değildir güzel, güçlü bir ağaçtan. Hermann Hesse, böyle diyor!
Evet, “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine.”
Yararlanılan Kaynaklar:
Emile(J.J.Rousseau)
Ağaçlar(Hermann Hesse)