Gaziantep nereye koşuyor?
Yıllar geçiyor, ancak Gaziantep’in temel sorunları bitmiyor. Üstelik gün geçtikçe kente kimliğini veren o kent dokusu kayboluyor, kent kültürü ise “müzelik” oluyor.
Bu kentin insanları; çarpık kentleşmeyi, estetikten ve bütünlükten yoksun mimariyi, kirli havayı, çıldırtan trafiği, gürültü kirliliğini, neşesiz esnafı, rant odaklarının piyonu olmayı, aşağılanmayı hatta son zamanlarda dışlanmayı, kontrolsüz büyümeyi hak etmiyor.
Bir zamanlar Doğu’nun Paris’i olacak derlerdi “dışarılılar” bizim için; şimdiyse Çin’de bir eyalet oluverdik. Belki şehrin ekonomisi büyüdü. Bu doğru; ancak unutmayalım ki ekonomi bir amaç değil araçtır; şartları kolaylaştırarak yaşamak için sadece bir araç. Asıl amaç ise insan yaşamının odağına “doğayı” koymak olmalıdır.
Bu şehrin tüm yöneticilerinden bir hemşeri olarak ricam şudur.
Lütfen o büyüyen ekonomimizden elde ettiğimiz geliri var gücünüzle hiç vakit kaybetmeden bu şehri daha yaşanabilir hale getirmek için kullanın. Unutmayalım ki bu hususta kaybedilen her gün insan hayatından çalınan bir gündür.
Bu şehrin insanlarının ne istediği bellidir.
Caddelerinde keyifle yürüyüş yapmak, çocuklarını mahalleye güvenle göndermek, sokak etkinliği izlemek , kent meydanlarında birbiriyle kucaklaşmak, sahaflarında zaman geçirmek, eski çarşılarında tarih koklamak, modern yapılarda hayranlık duymak, yeşilliklerinde dinlenmek, su kenarlarında piknik yapmak, ağaç gölgelerinde sohbet etmek, banklarında kitap okumak, bisiklet park etmek, bayramlarda fener alayına katılmak, tertemiz havasını içine çekmek, ağzını musluğa dayayıp su içmek kısacası hayatı yaşadığını hissetmek..
Artık penceremizden dışarı baktığımızda daha yeşil, daha dingin, daha olgun bir Gaziantep görmek istiyoruz.
Çok mu fazla şey istiyoruz? Bence hayır!