Bilinçle Doğan Biz, Artık Bilinç Dışımıza Yeniğiz!

YAYINLAMA: 07 Kasım 2021 / 16.52 | GÜNCELLEME: 07 Kasım 2021 / 16.52

“Yol aldığım dünyada sürekli, yeniden kendimi yaratmaktayım.”

Frantz Fanon

İnsan doğarken kendiliğinden hayata taşıdığı ve içinde barındırdığı değerler ve doğal yapıların varlığıdır; ama yaşam içinde sürekli kendisine monte edilmek istenen ve başına örülecek çoraplarla dolu bir gelecekte de var olmak-yok olmak ikileminde kendisini aramaktadır. Franz Fanon’un belirttiği gibi, “İçlerine ustalıkla korku, aşağılık kompleksi, ürperiş, boyun eğiş, umutsuzluk, uşaklık aşılanmış insandan söz ediyorum.”

Evet, hepimize ustalıkla işleniyor; bize ait olmayan kimlikler, yıkık dökük ruh halleri, kendine aykırı alışkanlıklar, insan ve doğayla uyumsuz çaresizlikler, kaideler, sözüm ona kurallar. Bize tahsis edilen, yapıştırılan, yakıştırılan ve bize zorunlu kılınan tüm bu derme çatma kimlikleri ise “esas” zannederiz. Bizi kuşatan değer yargılarının etkisiyle çok doğrucu ve bilen olarak kendimizi tahlil ederiz; cehaleti ve bilmezliği ise başkasına yar ederiz.

Artık şekillendirilen “ben” çaresiz; “ustalıkla şekillenişimizi” asalet biliriz; düşünme, algılama, kavrama, muhakeme etme ve duyularımızı etkisine altına alan her şeyimiz artık ithaldir. Belki de onun için durmadan kendimizi pohpohlarız; kimliğimizi, cinsimiz, ırkımızı, mezhebimizi, inancımızı, inançsızlığımızı, tarihimizi, soyumuzu, yaşadığımız coğrafyayı kutsallaştırıp, onunla övünmeye hazırız artık.

İnsan doğasına aykırı, doğa ve yaşama ile uyumu olmayan ve insanlığın mutsuzluğunu ören; milliyetçilik, kültürcülük, kimlikçilik, coğrafyacılık, mezhepçilik, cinsiyetçilik ve tüm ayrımcı yolların güzergâhlarında buluşmayı doğruluk sanırız; canı gönülden bu cenahımızı canlı tutma çabasından da vazgeçmeyiz; yeter ki dürtüklesin birileri; boğarız çiçeği en güzel mevsiminde. Oysa bu yollar, güzergâhlar, kimlikler bizim değildi; bilinçsizce ve irademiz dışında, ustalıkla bize yamalanmıştı; gerçek değil, gölgedir aslında bu ayrımcı tabelalar.

İnsan, “önceden hazırlanmış hayatta” yürüdükçe artık kendi değildir. İnsan, kendisinde biçimlenen, nakşedilen, şırıngalanan tüm ilişkileri ve bu yamaları kendisi sanır; gölgeleri yaşam sanır; bunları kendi varlık gerekçesi olarak beller.

Artık bizi sarmalayıp sarmıştır, “bireysel çıkar, bireysel özgürlük, bireysel mutluluk düşü,” ayrımcılık, hınç, öfke, teklik, hırs ve dışlamacılık ve çıkarcılık. İnsan farkında olamadan işte boğulur kendisi olmayan “kimliğinde.” Bilinçle doğan biz, artık bilinç dışımıza yeniğiz.

Leonard Mlodinov’un, saha ve kliniğe dair gözlemlerini, çalışmalarını kitaplaştırdığı bilimsel eseri Subliminal’de belirtiği gibi: “Güdülenmiş muhakeme bilinç dışı olduğundan; insanlar gerçekte kendi çıkarlarına hizmet eden kararlar verirken bile, ön yargılardan yahut kendi çıkarlarından etkilenmediklerini samimiyetle iddia ederler.”

İnsan; kendine ördüğü önyargılarından sıyrılmayı denemeli, takoz koyduğu kendi dışındaki doğruları ve objektif esasları özgür bakışlarla görebilmeyi zorlamalı; tüm düşüncelerinde hata yapabilme ve yanlışa düşebilme ihtimaline mütevazilikle yaklaşabilmeli; insan, kendisi dışındaki gerçeğin varlığı ihtimaline hoşgörü ile yaklaşabilmeli.

Kendimiz için, insanlık için, evreni gelecekte teslim edeceğimiz nesiller için kendimizde asılı duran sığlığı, kibri, darlığı, yetmezliği, yıkıcılığı ve bizi verimsizleştiren öfkeyi yendirmeliyiz; kendi içimizdeki özgür, adil, adaletli, coşkulu, barışçıl, sevgi ve dostluk dolu ruha.

Unutmayalım:

Elma ağacını ağaç yapan dışardan aldığı su değildir; ağacın tabiatta sunduğu elmasıdır.

Katkı Alınan Kaynaklar:

Subliminal(Leonard Mlodinov)

Siyah Deriler, Beyaz Maskeler(Frantz Fanon)

Bilinçle Doğan Biz, Artık Bilinç Dışımıza Yeniğiz!