Yargı siyaset (2)

YAYINLAMA: 09 Kasım 2021 / 20.20 | GÜNCELLEME: 09 Kasım 2021 / 20.20

2802 Sayılı Yasa’nın 9/A maddesi gereğince mülakat kurulunun teşkil tarzı şöyledir: Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı, Ceza İşleri Genel Müdürü, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürü, Müşteşar, iki kişide Adalet Akademisi içinden seçilmektedir.

Bu kurulun ekseriyeti Adalet Bakanlığına bağlı olup, Adalet Bakanı tarafından seçilmektedir. Bu haliyle Mülakat Kurulu'nun tarafsız ve bağımsız olduğu söylenebilir mi? Siyası partiler varlıklarını, Anayasadan, Siyası Partiler Kanunundan ve yasalar almaktadırlar. Bu itibarla, hiçbir siyası partinin varlık nedeni olan Anayasaya, Siyasi Partiler Kanunu ve diğer yasaları yok sayma ve bu yasalara uymama hakkı yoktur. Bütün Siyasi partiler, muhalefette iken, yargının işleyişinden şikayetçiler. Ancak İktidara geldiklerinde, şikayetçi oldukları değerleri unutuyor ve yargının kendilerine yakın olması için ne yapılması gerekiyorsa onu yapıyorlar.

Bu anlayışla demokrasinin temeli olan Hukuk Devleti ve Hukukun Üstünlüğü anlayışına ulaşmak mümkün olmaz. Hakimler ve savcıların mutlaka bir fikri, inancı ve görüşü elbette vardır. Karar verirken, bu değerlerinden soyutlanarak karar vermelidir. Bütün Adliye binalarının önünde adalet tanrıçası olarak nitelenen THEMİS heykeli bulunmaktadır. Bu kadın heykelinin gözü kapalıdır. Bu kapalılık körlük değildir. Aksine iyi hissetmesi ve duyarlı olmasıdır. Bu; karşıma kim gelirse gelsin, ırk, cinsiyet bütün inançlar karşısında ayrım yapılmayacağını, duygusallığı değil, objektif anlayışı ve dosyadaki delilleri esas alacağını, kısacası yasaları herkese eşit olarak uygulayacağını ifade etmektedir. Bu anlayışı benimseyen bir hakim ve savcı kararlarında eşitlik ve adaleti esas alarak karar verir.

Ceza Kanunu, Medeni Kanun, Ticaret Kanunu uygulamak için, okuduğunu anlamalı, yorumlamalı ve yasa ve hukuka uygun adaletli karar verebilmelidir. Hangi fikir, düşünce, ırk ve inançta olursa olsun, bu değerlerinden kendisini soyutlayarak hakkı ve adaleti sağlamalıdır. Bu anlayış Anayasa'nın 10.maddesindeki eşitlik ilkesinin de bir gereğidir.

Hakim, Savcı, Avukat ve Barolar'ın Siyaseti; Demokrasi, Hukuk Devleti, Hukukun Üstünlüğü, İnsan Hakları, İfade Özgürlüğü, Yargı Bağımsızlığı, Adil Yargılanma olmalı. Bu değerler siyasetse bu siyaseti yapmalı, bu değerlerden dolayı taraf olmalı. Bu değerler yok olduğunda, bu mesleklerin zaten gereği de kalmaz.

Hakim, savcı ve avukatlar hukukçudur. Hukukçu olarak mesleğine, ailesini, topluma ve ülkesine karşı olan sorumlulukları vardır...Bu sorumluluk anlayışından vazgeçip bana ne dememelidir. Bana ne denildiğinde, ortada ne hukuk ne de adalet kalır. Bu anlayış aynı zamanda insan olmanın da vazgeçilmez özellik ve niteliğidir.

Bu ülke bizim, dışardan kimse gelip bu ülkeyi yönetmez. Bu ülkede yaşadığımıza göre, bir hukukçu olarak elimizi taşın altına koymalı, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, insan hakları, adil yargılanma, yargı bağımsızlığı, özetle, kurum ve kurallarıyla işleyen eksiksiz bir demokrasiyi ülkemizde hakim kılmak için mücadele etmeliyiz. Bu anlayışı benimseyip içselleştirdiğimizde ve uyguladığımızda, hem hakka hukuka ve adalete ulaşırız hem de ülkemize karşı görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmiş oluruz. Aksi taktirde bu değerler havada kalır. Sürecek

Yargı siyaset (2)