İnsan kendine dönmeli!
“Bilgeliğin ve merhametin gücü çığlıklarımı duymuştu.” (Halil CİBRAN)
Hayatı ve yaşamı niçin, neden, nasıl yaşamalı ile başlamalı insan. Belki yönünü bazen güneşe, bazen müziğe, bazen şahlanmış bir dağa, bazen bir kelebeğe veya canlanan bir ormana döndüğünde anlam arar insan. Doğa ve doğanın değerleri ile buluşmak hayatın anlamını bize hissettirecektir ancak bu tek başına yeterli olmayacaktır; birçok felsefeci, filozof, sosyolog, bilge insan, aydın ise yönümüzü “içimize” dönmeden gerçeğe ve hakikate varamayız der.
Hakikat, gerçek, özgürlük, adalet ve anlamlı yaşam bizim kendi tasarladıklarımız veya kendimize dair planladıklarımız değildir; biz bilmeye çalışmalıyız, çünkü hayatın sonsuz bir değeri ve döngüsü olduğunu kavrayarak işe başlamalıyız. Spinoza Felsefesi, bize kuvvetle “uyum sağlamayı ve anlamayı” öğütler. Ama biliyoruz ki, iş’e “bilmediğimizi bilmekle” başlamalıyız.
Nikolai Frederik Severin Grundtvig (d. 1783 - ö. 1872), Danimarkalı filozof, din bilgini, öğretmen, tarihçi ve şair. Halk okullarının babası olarak bilinir. Ayrıca Grundtvig, “yaygın eğitimde” İskandinav geleneğinin kurucusu olarak bilinir.
N.F.S.Grundtvig’in şu tespitinden yola çıkmak elzemdir diye düşünürüm: “Güneş ışınlar ne ise kara toprak için, “gerçek aydınlanma” odur bu dünyada yeni doğanlara.” Hepimizin öğrenme sürecine girmeye, kavrama, anlamaya, hissetmeye, sevmeye ihtiyacı var; yaşamın devasal sonsuzluğu ile, yaşamın özgürlüğünde ve yaşama uyum ile varoluşumuza anlam katabiliriz. Yüzümüzü gerçeğin, doğrunun, iyinin, adalet, eşitlik ve mütevazılığın tarafına çevirdiğimizde belki insanızdır.
Kötülüğü, yozlaşmayı, yasaklamayı, ket vurmayı, bastırmayı, tökezletmeyi seçenler ve her şeyin üstesinden gelmeyi çabalayanların ki, gerçekten kaçışın acizliği değil midir? Suçların üstesinden gelmek için daha çok suç işlemek; hangi yasa, hangi inanç, hangi düşünce diyebilir ki: Kötülüğe kötülükle, yozlaşmaya yozlaşma ile karşılık verin. İnsan eliyle insana uyumsuzluk dayatılıyor; sonsuzluk, hakikat, sevgi, özgürlük, zariflik, paylaşım, ortak akıl, dayanışma adeta “şeytanlaştırılıyor.” Belki de hepimiz farkında bile olamadan bu şekilde kendi ellerimizle boğuyoruzdur mutlulukları.
Doğanın kendi varoluşu, kendi işleyişi, dengesi, doğanın kendi kanunları insana rağmen oluştu ve insana rağmen evren varlığını sürdürecektir. (En azından şimdi ki bilim böyle diyor.) İnsan eliyle dekore edilmiş ve süslenmiş yozlaşma, gerilik, ihanet doğa yasalarına uyumlu mudur?
Eşitsizlik, sefalet, yoksulluk, sömürü (ekonomik, ideolojik, siyasal, kültürel), kin ve hilekârlık tarihte hiçbir saygınlık ve değer görmediği gibi, çürümüşlüğü tarih görmezlikten gelmemiştir. Doğaya, insana, yaşama, gerçeğe, anlamlı yaşamaya, sevgi ve özgürlük düşmanlığına, toplumlar pabuç bırakmamıştır; gerekçeleri algılamaktan ve direnmekten insanlık vazgeçmemiştir.
Sokrates’ten günümüze aydınlanma kesintisiz sürmüştür; köleliğe, esarete, yok sayılmaya, tekliğe, hiçliğe ve her türlü zulme, bilimin ve aklın cesareti ile ve erdemli yaşamın ışığı aydınlanmayı hep ileriye taşımıştır. Belki zaman zaman korku, kaygı, baskı, şiddet, talan insan üzerinde etkili olmuştur ama bu asla kabul görmemiştir, görmeyecektir de.
Halil Cibran’ın dediği gibi: “O karanlık zindanlarından çıkarak gözlerimi samimiyetin, gerçekliğin ve adaletin hüküm sürdüğü ışığa doğru çevirdim.” Belki bu ışıktır yaşamak, ışığın yolunu takiptir anlamlı yaşam, belki de adaletin yönünde sürüklenebilmekte ısrar etmektir onurlu(doğru) yaşam.
“Bir insan eliyle umutsuzluğa sürüklendim, başka bir insan eliyle kurtarıldım; insanoğlu ne kadar acımasız ama aynı zamanda ne kadar merhametli!” diyen Halil CİBRAN’ın sesine aklımız, yüreğimiz ve kulağımız açık olmalı. Gerçeğin, doğrunun, adaletin, ruhun, derinliğin, iyiliğin, doğrunun ve sevginin peşinden gitmekte ısrar eden herkes merhametle karşılaşacaktır, merhameti umut olarak geleceğe taşıyacaktır.
Hepimiz bilgiye, bilmeye, anlamaya, kavramaya, hakikate koşmaya, özgürlüğü hissetmeye, doğanın bize sunduğu zenginliğin içinde eşitçe yaşamaya muhtacız. Unutmayalım insan her şeyi bilemez, sadece anlamaya, kavramaya, hakikate varmaya çalışabilir; hakikat ve gerçeğin dallarında “vicdana” uzanabilir.
İçimizdeki ışığa dönelim, hayatı umutsuzluğa süren kafesin çürümüş yerinden özgürlüğün görkemine uzanalım. Yaşamın ezgileri ve doğanın melodilerine gömülmekte ısrar edelim. İnsanlığa beton olmuş körlüğe, cahilliğe ve karanlığa inat; “sevginin kanatlarında” doğrunun hoş kokularını gelecekle buluşturalım.
Katkı Alınan Kaynaklar:
Sofie’nin Dünyası (Jostein Gaarder)
Asi Ruhlar (Halil Cibran)
Yalnız Gezerin Düşlemeleri (J.J. Rousseau)
- F. S. Grundtvig (Vikipedi)