TCK MADDE 62 (İYİ HAL İNDİRİMİ)
TCK’nın 62/2 maddesi ‘’Taktiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir.’’ hükmünü düzenlemiştir. Kanun maddesindeki temel amaç; suçlunun, mensubu olduğu topluma yönelik aidiyet duygusunu yitirmeden, kamu düzenine uygun davranarak sosyalleşmesini sağlamaktır. Buraya kadar olan kısım olağan ve hakkaniyetli olarak görülse de bakılması gereken diğer açı, mağdur ve mağdur yakınlarının psikolojik ve sosyal durumlarıdır.
İç güdüsel olarak, mağdur edildiğimiz bir olay sonucunda, mağduriyetimize sebep olan kişinin daha büyük acılar çekerek bedel ödemesini istememiz şaşırılacak bir durum değildir. Hukuk ise insanlığın doğası gereği var olan intikam duygusunu düzenlemek için ortaya çıkmıştır. Varoluş sebebi olarak, suçlunun yaşatmış olduğu mağduriyetin aynısını yaşamadan, o vicdani rahatsızlığı hissetmesi, pişman olmasını, aynı zamanda mağdurun ise intikam duygusunun tatmin edilmesi amaçlanmaktadır. Fakat gel gelelim ki uygulamada bu kriterlerin hepsi göz ardı edilmektedir. Uygulanan tek kriter; sanığın mahkeme huzurunda el pençe bekleyip beklenmediği, kravat takıp takmadığı veya zarar verdiği kişiyi (eşi, çocuğu, anne-babası...) ne kadar çok sevdiğini söyleyip söylemediğidir.
Kanun hükmünün amacından uzaklaşmasının, hatta sanık müdafiileri tarafından garanti indirim olarak görülmesinin başlıca nedenlerinden birisi, indirim uygulama kriterinin kanun maddesindeki adı gibi gerçekten hakimin takdirine bırakılmasıdır. Zira failin sosyal ve ruhsal durumu hakkında bilgi sahibi olabilmek için görmek ve gözlemlemek yeterli değildir. Alanında uzmanlaşmış kişilerce gerekli değerlendirmelerin yapılarak, sanığın gerçekten bu indirimi hak edecek derecede vicdani rahatsızlığı hissedip hissetmediği öğrenilmelidir. Fakat, zaten sıkışa sıkışa ilerleyen yargılamalar sırasında, kolay yoldan karar vermekten vazgeçilip, değerlendirmek için uzman görüşüne başvurulması fikri ne kadar uygulanabilir? Sormadan edemiyorum.
Tüm bu silsileler sonucunda mahkemeler, dosya yoğunluğundan dolayı gerekli araştırma ve değerlendirmeleri yapamadan, olayların hakkaniyetli bir şekilde çözüme kavuşmasını sağlamadan hüküm kuruyorlar. Sonrasında ise, hem mağdurun intikam alma arzusu tatmin edilemiyor, hem de suç işlemiş kişinin suç işleme psikolojisinden ayrılması ve suça meyletmesinin engellenmesi sağlanamıyor. Kısaca her olay, tekerrür edecek diğer bir olayın başlamasına sebep oluyor. Bunun sonuçlarını ise sadece yargı alanında değil hayatımızın her alanında, her anında fazlasıyla hissediyoruz.