AVUKATLARIN MESLEK SORUNLARI
Sen ne avukatısın? Kendi adıma konuşayım; mesleğe başladığım süreçten itibaren, beni bu kadar yoran başka bir soruyla karşılaşmadım. Eminim ki çoğu meslektaşım da gün içerisinde, bir kez dahi olsa bu soruyla karşılaşıyordur. Bu ve türevleri şeklinde ilerleyen sorulara maruz kalmamıza neden olan birçok etken sayılabilirken, bunlardan en önemlisi kanunların sadeleştirilmesi çalışmaları olmuştur.
Sadeleştirme çalışmaları, 2000’li yıllarda alınan kararlar doğrultusunda ilk olarak hukuk fakültelerinde daha sonra ise yargı mercileri olan mahkemelerde uygulanmaya başlamıştır. Fakültelerdeki etkileri, ilk andan itibaren öğretici ile dinleyici arasındaki etkinin kurulamamasına ve dinleyicinin öğreticiyi anlayamamasına neden olmuştur. Mahkemeler boyutunda ise yine kuşak farklılıkları sebebiyle anlam karmaşasına neden olacak ifadeler kullanılmış ve taraflar anlaşmakta zorluk çekmiştir. Nitekim bu çelişkiden genç nesil galip çıkmış ve anlaşılması güç olmayan, güncel dilimize daha yatkın, rahatlıkla anlaşılabilen kelimeler kullanılmaya başlanmıştır
Yukarıda bahsettiğim bu sadeleştirme çalışması, avukatlık mesleğinden ziyade hukuk kavramı altında yer alan tüm meslek gruplarını kapsayan bir problemdir. Fakat sadeleştirmenin avukatlık mesleği üzerinde, diğer hukuksal mesleklerden ayrı olarak, öyle bir etkisi oldu ki bu etki sayesinde mesleğimizde sorgulanmaya başlandık. Somutlaştırmak gerekirse şöyle ki; halk olarak fikrimizin olmadığı, yorum yapmadığımız hiçbir konu yok. İşi asla ehline bırakmayız, işin değerini kendimiz belirleriz... bu gibi bir sürü toplumsal davranışlarımız var. Mesleğimizle alakalı olan kısmı ise; kanunların sadeleştirilmesi sonrası ortaya çıkan, yorum yapma, bilgili davranma sorunu.
Avukatlık mesleği, doğası gereğince hukuki bilgi ve tecrübelerin yargılama konusuna aktarılmasını ve yargılamanın adaletli bir şekilde sonlanmasını amaçlar. Görmüş olduğumuz tüm eğitim ve staj dönemi, bu amaçla temellenmiş çalışmalarıdır. Fakat tüm bunlardan bihaber, bir iki forum sitesi araştırmasıyla bilgi sahibi olduğunu düşünen ve bu yanlış düşüncesiyle avukatın mesleki bilgisini sorgulamaya çalışan insanlar, mesleki hayatımızda bizleri en çok yoran insan tipleridir. İlk olarak oturup derdini anlatır, tam çözümünden bahsedeceğimiz anda araya girip ‘’şu kanunda bu yazıyor, Yargıtay şu kararı vermiş, benim amcaoğlu başsavcı o baktı böyle yapılıyormuş’’ gibi cümleler kurmaya başlarlar. O anda işine karışılmasının verdiği rahatsızlıkla beraber, durumu izah edip, kontrol altına almak ne kadar güç bir durum anlatamam.
Tüm bu manevi sorun ve zorlukların yanında bir de maddi sorunlar var ki onlarla baş edebilmek neredeyse imkansız. Emeğimizin karşılığının verilmediği dosya ücretleri, tahsil edilmesi yıllar süren karşı vekalet ücretleri, günü bile kurtaramayacak derece cüzi olan CMK görevi ücretleri, ederinin çok çok üzerinde olan ofis kiraları... velhasıl maddi zorlukların da manevi zorluklardan geri kalır bir tarafı yok. Tüm bu zorluklar içerisinde mesleğe yani başlayan, hayallerine dair adımlar atabilmek için para kazanmak zorunda olan, ekonomik baskı altında ezilmeden, rahatça yaşamak için didinerek çalışan meslektaşlarımız ve özellikle biz genç meslektaşların sorunlarını pekiştirmek yerine, çözüm odaklı şeyler üretmemiz hepimiz adına faydalı olacaktır. Bu çözümcül adımların başında; ilk olarak CMK ücret tarifesinin güncellenmesi gerekmektedir. Daha sonra vergi aşamasında belirli bir miktarın belirlenip bu miktar üzerinde beyanda bulunan meslektaşların CMK ve Adli Yardım dosyalarından faydalanmamaları gerekiyor. Sonrasında yapılması gereken ise; kira ücretleri konusunda düzenlemelerin yapılması ve meslektaşların ofis açmaya, kendi adına çalışmaya mahkum edilmemelerinin sağlanmasıdır. Bağlı çalışan meslektaşlara gülünç denecek kadar düşük ücretler ödenmesi konusundan bahsetmiyorum bile ama en önemlisi, avukatın emeğinin karşılığı olan danışmanlık ve avukatlık hizmet ücretinin tam ve eksiksiz ödenmesi gerekmektedir. Tüm bu çözümler uygulandığında, tüm sorunlarımız göz önün alınıp, soruna sebebiyet veren faktörler ortadan kaldırıldığında yaptığımız işi daha büyük bir istekle ve tatminkarlık duygusuyla yapacağımız aşikar. Bununla beraber, kafamızda başka bir sorun olmayacağından, sadece işimize odaklanacağımız ve daha verimli sonuçlar göreceğimiz de oldukça açık. Bu sebeple en kısa zamanda sorunlarımızın çözülmesini dilemekle birlikte elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Aksi halde adalet ışığından şaşmış, haksızlığında boğulan yıkıntılar olmaktan öteye gidemeyiz.