Sosyal ve siyasal yaşamımızda yaş takıntısı

YAYINLAMA: 11 Nisan 2022 / 13.29 | GÜNCELLEME: 11 Nisan 2022 / 13.29

Büyüklerimiz sürekli eskilerden bahseder durur. Yenilen yemeklerin, insan ilişkilerinin, akrabalık bağlarının, saygının... kısaca çoğu şeyin şimdiden daha iyi olduğunu söylerler. Bu özlem duygusu kısmen haklı olmakla beraber büyük oranda romantizm içermektedir. Böbürlenme ve nasihat verme arzusuyla yanıp tutuşan büyüklerimiz, dönemleri hakkında methiyeler düzmekten ve anlık dönemi çekiştirmekten tarifsiz bir mutluluk duydukları için sürekli geçmişten bahsederek, günümüzden sitem ederler. Sitemkar olmalarının sebebi bilinçli olduklarından ziyade kendi dönemlerinde yapamadıkları girişimlerin, kendileri gibi düşünmeyen farklı bir nesil tarafından gerçekleştirilmesinin hazmedilmemesinden kaynaklanmaktadır. Böyle düşünmemin sebebi, günümüz yaşam kalitesinin 30-40 yıl öncesine nazaran daha gelişmiş olmasıdır. Mantıklı düşününce hiçbir insanın elektrik, internet, ulaşım araçları gibi imkanları bırakarak, mum ışığı ve binek hayvanları tercih etmeyeceği oldukça aşikar bir gerçektir. Fakat tüm imkanları bir tarafa iterek, zorlu yaşam koşullarının daha iyi olduğunun söylenmesi, politik romantizmden başka bir şey değildir.

Bakınız son yıllarda Z Kuşağı adında bir gruptan bahsedilmekte, siyasi değişimi sağlayacak grubun bu yaş grubu olduğu belirtilmektedir. Nüfus oranlamasına bakılınca büyük bir potansiyele sahip olan bu kuşak insanları, özgüvenleri ve özgürlükçü yapılarıyla ön plana çıkmakta ve elde etme arzusuyla haklarına ulaşmayı çabalamaktadırlar. X kuşağı insanlarına, yani 60-70'li yıllar insanlarına kıyasla daha bilinçli olan bu grup insanları, bilinçli olmalarından kaynaklanan açık sözlülükleri sebebiyle her zaman tepki görüp, baskılanma sorunuyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bununla birlikte, modern yaşama uyum sağlayarak toplumun ilerlemesine yön verecek olan gençlerin, desteklenmek yerine saygısız ve şımarık gibi sözlerle tepki görmesi, gelişmemize ve zenginleşmemize yönelik atılacak adımlara zarar vermekten başka bir işe yaramamaktadır. Fikir sahibi bir gencin karşılaştığı sosyal sorunlarla birlikte, destek beklediği büyüklerinden de tepki görmesi gelişimini engelleyeceği gibi fikrini açıklamasına ve hatta girişimde bulunmasına da engel olacaktır. Burada yapılması gereken en önemli şey gençlerin önünü kapayarak engellemek yerine, doğru eğitimi vererek ve tecrübelerin paylaşılmasıdır. Ama maalesef bu yönde hareket ederek gençlerin düşüncelerine saygı duymak yerine tepki göstererek, günün sonunda bir şekilde geçmişi yaşatmaya çalışıyoruz.

Bu durumun bir de siyasi boyutu var ki en büyük zararı buradan görmekteyiz. Örneğin meclisimize baktığımızda 30 yaş altı milletvekili sayısı 8 iken, 50 yaş üzeri milletvekili sayısı 319’dur. Sayılar arasındaki uçurum dahi tek başına gençlik düşüncelerine kapalı olduğumuzu, ihtiyar siyasetine mecbur kalarak güncellenemediğimizi göstermektedir. Genç zihinler sayesinde çağdaş dünya toplumları arasına girebilecekken, sadece tecrübeli olduğuna inandığımız ve başka bir kıstasa sahip olmayan siyasiler sayesinde Orta Doğu toplumlarıyla kıyaslanır hale geldiğimiz herkesin farkında olduğu bir gerçektir. Öte yandan ekonomik boyutta da aynı sorunların var olduğunu görmekteyiz. 20’li yaşlarının ortalarına kadar okumak zorunda kalan genç nüfus, eğitim hayatları sona erdiği andan itibaren askerlik, evlilik, para kazanma çabası ve hatta öğrencilik hayatında kullanmak zorunda olduğu öğrenim kredilerini ödeme çabasına girişmek zorunda kalmaktadır. Siz de taktir edersiniz ki hayata atılma çabasında olan bir bireyin bu denli ağır sorunlarla karşı karşıya kalması, bireyin sağlıklı düşünmesini engelleyeceği gibi refah seviyesi yüksek bir ülkeye iltica etmesine de sebep olacaktır, olmaktadır. Genç zihinlerle empati kuramayan siyasiler, günümüzde var olan toplum kavramını anlayamayan ve toplumun ihtiyaçlarını karşılayamayan yöneticiler sebebiyle ülkeden ayrılmak zorunda kalan bireyleri hepimiz görmekteyiz. Bununla birlikte ayrılmayan bireylerinde imkansızlıklardan dolayı ayrılamadığı anlaşılması güç olamayan bir gerçekliktir. Genel çerçevede baktığımızda Z kuşağı da bir zaman sonra X kuşağının yerini alacaktır. Devlet ve toplum olgusunun yaşayabilmesi için bu döngünün gerçekleşmesi gerekmektedir. Yani şu an fikrinin benimsenmediği gençler bir zaman sonra karşılarında yer alan insanların yetkilerine sahip olacaktır. Bu döngünün gerçekleşeceğinin bilinmesine rağmen genç bireylere saygı gösterilmemesini ve destek olunmamasını bir türlü anlamlandıramıyorum. Sonuçta var olmaya devam edecek olan şey bireyler değil kurumlar ve yetkilerdir. Bu sebeple önem verilmesi gereken tek detayın yaş değil, bilgi ve düşünce olduğu kanaatindeyim. Zaten beden yorgunluğundan dolayı her şartta öncelikli olan yaşlıların devlet yönetiminin ve siyasi yetkilerin getirdiği tempoyu kaldıramayacağı açıktır. Bununla birlikte beden yorgunluğu yaşayan bir insanın düşünce zenginliğine sahip olamayacağı da büyük oranda kabul görmektedir. Kanaatimce büyüklerin tecrübesi ile gençlerin düşüncesinin harmanlanması en doğru yol olacaktır. Sonuç olarak sadece tecrübeli olduğu için yetkili kılınan bireylere karşı, bilgili olmasına rağmen tecrübesizliğinden dolayı ötekileştirilen bireylerin bulunduğu bir toplum gelişmek şöyle dursun, yerinde saymayı bile lütuf saymalıdır.

Sosyal ve siyasal yaşamımızda yaş takıntısı