ÖLMEDEN BİR İYİLİK YAP, HAYATA EŞLİK ET

YAYINLAMA: 12 Nisan 2022 / 15.54 | GÜNCELLEME: 12 Nisan 2022 / 15.54

Umberto Eco: “Üstün gelmesi gereken iki tutum vardır: sevgi ve sağduyu.”

Her canlının duyguları, hisleri, kırılganlıkları, algıları ve incinen yanlarının çokluğuna inanıyorum. İfade ediş, sunuş ve yansıtış şekilleri nesnel çevrece anlaşılmak istenmese de her varlığın tutuşan ruhları vardır.

Tüm maddelerin, doğal olayların, yaşamsal akışların ve canlıların yeryüzündeki mikro süreçlerinde bile etkileşim ve bıraktıkları izler üst düzeydedir; varlıkların etkileşimleri mutlaka başka bir şeyi yaratıyordur.

Çetin Balunya: “Yaptığım her hareket, yazdığım her sözcük, eş zamanlı olarak bedenimde bir iz bırakıyor ve bu izlerde peşi sıra gerçekleşecek değişim ve hareketleri besleyen tetikçilere dönüşüyor. Bu sözcükleri yazarken ben oluyorum. Az önceki benden başka bir şeye dönüşüyorum.” (Naturans –S.30)

Hiçbir şey aynı kalmıyor, her an bir öncekinden farklı ilerliyor ama bizler tek düzeliğin tekliğine ikna edilmişiz. İnsan eliyle yorumlanmış ezberler ve ucuz yargılar ileriye dönük vizyonlarımızı her seferinde daha da kısırlaştırıyor.

Hayat belki de usulca, yumuşak ve ılık esintileri ile fark ettirmeden gerçekleşendir. Hakikat ve gerçek ise içinde yaşadığımız dünyanın ta kendisi olmalı. Her varlığı ile doğa olayları ile eko sistem ve tüm çekim işleyişleri ile evreni kavramak ve bilmek doğru yaşamla bizi buluşturabilir.

Spinoza, “Hakikate varılmaz, hakikat yaratılır” derken, tüm yaşamsal süreçlerin anlam ve yörüngesine oturmamızı öneriyordur belki.

Öğrenme yerine öğreticilik rolünü benimseyen insan; güçlük, zorluk ve çekilmezliğin zeminini beslemiyor mu? Ayıca insan hayatı hep dizayn etmekle meşgul ve söz dinlemeyi, uzlaşmayı, boyun eğmeyi, itaat etmeyi “hayata öğretmeye” kalkışarak acıları çoğaltan toprakları beslemiyor mu?

“İnsanı merkezleştiren,” her şeyi insanla tanımlayan binlerce yıllık tabusal anlayışın durmak bilmeyen yıkımları, kafamızda derin yara bereler açarken; sağanak şeklinde karmaşıklarla boğuşmaktan nefessiz kalan yüreklerimiz ise eziyeti solmakta.

Yeryüzünde yaşanan tüm ölümcül ve yıkıcı, yok edici etkilere dair bir biçimiyle bizlerin de etkisi olabileceği ihtimalini göz ardı ve kulak arkası etmeden asil ve tutarlı gerçekliğe tutunmalıyız. Tahammül, dönüştürücü, pozitif etkiler ve hoşnut umutları usanmadan gelecek için canlı tutmalıyız. “Sadece bugünü değil, geleceği de yaşanılır hale hazırlamakla sorumluyuz,” diyor büyük düşünür.

 “Yanılgıların ve yanıla birliğin” hayat yolculuğumuzda bize hep eşlik edeceğini kabullenmeliyiz. Gerçeği, özgürleştireni, buluşturanı ve üretkeni sabırla kuşanmak gerek. Yanılgılarımızı ve de yenilgilerimizi en aza çekmeliyiz. Kendimize kendimizi itiraf edebilme erdemliliği zihinlerimize dinçlik ve refah katacaktır.

Güzelliği, iyiliği, sevgiyi, özgür ruhları resmettiğimiz panolarda yaşamı kurmakla ne kaybederiz? Hayatı ertelemeden, hayatı yadsımadan ve de öteki saymadan hayatın renklerini ruhlarımıza geçirmek bize ne kaybettirecek ki?

Sevinci, inceliği, nezaketi, içtenliği yaratmaya hazırlananlar yüce duygularla filizlenecekleridir.

Umberto Eco ise vicdani, ahlaki, etik ve yaşamasal sorumluluğumuzu şöyle özetliyor:

"Bir biçimde inandığımız ya da bize güzel görünen bir şeye daha sonraki kuşakların da inanmasını veya onların da o şeyi güzel bulmalarını sağlamak içinde bir mesaj bırakmak. "

Yararlanılan Kaynaklar:

Beş Ahlak Yazısı (Umberto Eco)

Naturans Yeni Bir Ontolojiye Doğru (Çetim Balanuye)

ÖLMEDEN BİR İYİLİK YAP, HAYATA EŞLİK ET