Köy Enstitüleri
Her beden elbise aynı bedendeki insanların üzerine aynı şekilde oturmuyor. Bazen bu işi düzelmek için maharetli bir terzi, maharetin yanında ustalık ve kıvrak zeka gerekiyor. Hele bu elbiseler bir defilede sunulacaksa işin içerisine mutlaka bir sanatçının girmesi gerekiyor.
Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda okuma-yazma oranı %3-4 civarındaydı. Kalkınmanın, aydınlanmanın en önemli yolu toplumun aydınlanmasından geçiyordu.
Mustafa Kemal, Ekim 1922’de, “öğretmenler, ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın kazanacağı zafer için yalnız zemin hazırladı. Hakiki zaferi siz kazanacak ve koruyacaksınız1” diyerek öğretmenliğin önemini dile getiriyordu.
1924 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından Eğitim Profesörü John Dewey, Türkiye’ye davet edildi. Kendisinden Türkiye de Eğitim Nasıl olmalıdır niteliğinde bir rapor hazırlanması istendi. Hazırladığı Rapor zamanın yöneticileri tarafından incelendi.
Osmanlıdan kalan öğretmen okullarına ek olarak, Ankara’da Müzik Öğretmen Okulu (1925), Konya’da Orta Öğretmen Okulu (1926), köylere öğretmen yetiştirmek amacıyla da Kayseri (1926) ve Denizli’de (1927) Köy Öğretmen Okulları açılmıştır. Konya’daki okul Ankara’ya taşınıp 1929’da ‘Gazi Orta Öğretmen Okulu ve Terbiye Enstitüsü’ne dönüştürülmüştür. 10 Haziran 1930 tarih ve 1702 sayılı İlk ve Ortaöğretim Öğretmenlerinin Terfi ve Disiplinleri Hakkında Kanun çıkarılmıştır. 1934’te Kız ve 1936’da da Erkek Meslek Öğretmen Okulu açılmıştır.
Nüfusun neredeyse %80’i köylerde yaşıyordu. Köyler okuldan yoksundu. 40 bin köyün 35 bini öğretmensizdi. Bu sorunu çözmek amacıyla Mustafa Kemal ATATÜRK, 1936 yılında askerliğini onbaşı ve çavuş olarak yapan Türk geçlerinin bir eğitimden geçirilerek köy eğitmeni olarak yetiştirilmesini önermiştir. Bu konuda araştırmalar yapan İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un çalışmaları neticesinde 1936 yılında ilk deneme başlatılmıştır. 1938 yılında Eğitim Bakanlığı görevine gelen bir eğitimci olan Hasan Ali Yücel, Avrupa’da yapmış olduğu incelemeler ve genç cumhuriyetin deneyimleri ile birleştirerek köy enstitüleri modelini üretmiştir.
İkinci Dünya Savaşı devam ederken eğitimde ilerlemenin yolları aranmış. Dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün himayesinde, Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından İsmail Hakkı Tonguç'un çabalarıyla köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle 17 Nisan 1940 tarih ve 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu yürürlüğe girmiş ve enstitüler açılmıştır.
1940 yılından itibaren yurdumuzun farklı yerlerinde doğudan batıya, kuzeyden güneye ulaşım durumu ve tarım göz önünde bulundurularak 21 farklı yerde (Ankara’da-Hasanoğlan, Kepirtepe-Kırklareli, Erciş-Van, Akpınar-Samsun, Düziçi-Adana vs.) köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek amacıyla Köy Enstitüleri açıldı.
İlkokul mezunu kız-erkek zeki köy çocuklarının beş yıl süreli bir eğitimden geçiriliyordu. Bu eğitim süresince köy öğretmeni adayları kültür derslerinin yanında köy yaşamında gerekli olanları öğreniyor, sadece okuma yazma değil köylüyü de aydınlatmak üzere her türlü eğitimden geçiriliyordu.
Her yeni güne öğrenciler sporla başlıyor, güne bir disiplin içerisinde hazırlanıyordu. Günümüz okullarında bile olmayan eğitim fırsatları sunuluyordu. Köy enstitüsünün kapısından girdiğinde spor alanlarından yüzme havuzuna, toplantı salonlarından amfi tiyatrolara modern bir eğitim kampüsüne girdiğini hissettiriyordu. Tarımın, hayvancılığın, aracılığı, duvarcılığın öğreniyor, klasik müzik dinliyor, yılda en az 25 klasik romanı okuyor, en az bir müzik aleti çalmasını öğreniyor, kendisini entelektüel birikimlere sahip bir aydın olarak yetiştiriyordu. Okulun inşaat işinde çalışıyor, fırında ekmeğini yapıyor, tarım arazilerini ekip biçiyor, okulun inşaatında çalışıyor, yeri geliyor elektriğini üretiyordu.
Okul yönetimine öğrencilerde katılıyor. Haftalık yapılan toplantılarda herkes eleştiri ve öz eleştiri yapabiliyordu. Görülen eksiklik ve aksaklıklar zamanında düzeltiliyordu.
Okullarda mezun olan köy öğretmenleri gittikleri köylere aydınlanmayı da birlikte götürdüler. Yalnız okuma yazma değil köylüye modern tarımı öğrettiler, Okulsuz köylerde köylülerinde desteğini alarak okul binaları inşa ettiler. Müzik aleti çalmayı öğrettiler. Köylüyü ve köy çocuklarını modern yaşama kazandırdılar.
Köy Enstitülerinin kurulma deneyimi Mustafa Kemal’e ve cumhuriyete dayanıyordu. Uzun yıllar yapılan çalışmaların, Mustafa Kemal gibi büyük bir devlet adamının gösterdiği yolda bir sanatçı gözüyle yurt içi ve yurt dışı deneyimlerini ilmik ilmik işleyip sunduğu programı, yine öğretmenlik, müfettişlik, Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü, Orta öğretim genel müdürlüğü ve yurt dışı tecrübeleriyle birleştirilerek oluşturulan Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in çabalarıyla oluşturulmuştur.
‘’Bizim eğitim modelimiz’’ dediğimiz, usta ellerde, bir sanat eseri gibi hazırlanarak sunulan, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’’ öğretmenler yetiştiren Köy Enstitüleri Hasan Ali Yücel’in Bakanlık görevinden ayrılmasından sonra 1946 yılında yapılan değişiklikle önce Köy Öğretmen Okullarına dönüştürüldü. Sonra çeşitli gerekçelerle kademe kademe kapatılmanın eşiğine getirildi. 1954 yılında yapılan iç dış baskılar sonucunda Köy Enstitüleri kapatıldı.