Bebek olmak mı, robot olmak mı?…
Bence üç tip insan var.
Birinci grup olaylar karşısında ağlayıp sızlayıp ilgi odağı olmayı bir şekilde başarmayı seçenler. Çoğunlukla da destek görüp onaylanırlar çünkü bu onların hayata tutunuş yöntemidir. Eğer destek görüp onaylanmazlarsa çok acı çekeceklerine çevrelerini inandırarak hedeflerine ulaşmak isterler. Hatta çevrelerindeki insanlar da onlara yardımcı olmanın mutluluğu ile manipüle edildiklerinin farkında bile olmadan illüzyon bir huzur duyarlar. Kurtarıcı egosu…
İkinci grup güçlü görünme yöntemini yaşayanlar. Onlar güçlüdür. Onları eleştirebilirsiniz kırabilirsiniz onlara yalan söyleyebilirsiniz onlara ilgisiz ve duyarsız davranabilirsiniz onları görmezden gelebilirsiniz erteleyebilirsiniz yok sayabilirsiniz. Her türlü şiddeti uygulayabilirsiniz. Onlar yara almazlar. Tıpkı bir robot gibidir onlar çünkü. Onların duyguları, yaraları, ihtiyaçları yoktur. Neden? Çünkü hiç ağlamaz hiç şikayet etmezler. Hiç canı acımaz ki acısa ağlar ki acısa söyler ki… Ama söylememeyi seçmiş olduğunu düşünmek çevresindekilerin kolayına gelir sadece. Yine illüzyon…
Bunlar illüzyon ise gerçek nedir?
Gerçek her insanın benzer duygu durumları benzer ihtiyaçları olduğu ve benzer olaylar karşısında benzer şekilde hissettikleridir. Görünen ne olursa olsun.
Teoride bilinen bu durum uygulamada yazık ki bol manipülasyon ile gerçekleşiyor. Bir basit örnek vermem gerekirse masterchef yarışma programını izleyenleriniz vardır. Orada şeflerin yarışmacılara sert eleştiriler yaptıklarına zaman zaman şahit oluyoruz. Yarışmacılar arasında birinci grup olanlar da var ikinci grup olanlar da var. Ve yazık ki ikinci grup olanlar eleştiriler karşısında dimdik durdukları ve ağlayıp sızlanmadıkları için bir süre sonra şeflerden de destek görmeyerek eleniyorlar. Birinci grup olanlar ise sarılıp sarmalanıyorlar. Neden? Çünkü onlara yazık. Onlar çok hassas.
Üçüncü grup nedir derseniz ise ne birinci grup gibi ne de ikinci grup gibi tepki verenler. Onlar olaylar karşısında ne hissettiklerini ifade etmeyi seçenler. Tam bir gerçekliği yansıtarak ne karşıdakilerini ne de kendilerini manipüle etmeyenler. Asıl gerçek budur. Yetişkin insan ne bebektir ne de robottur.
Bu farkındalık ile çevresindeki insanlara muamele etmek de elbette belli bir bilinç seviyesi gerektirir. Çünkü kendi kendisini manipüle eden ya da çevresindekileri manipüle eden insanlar kesinlikle kendileri de manipülasyona maruz kalırlar ve farkında olmazlarsa er ya da geç kendileri kurban olurlar. Farkındalıktaki insan ise ne manipüle eder ne de etmenize izin verir. Çünkü er geç bunun kendisine zarar verecek olduğunun farkındadır.
İşleyişin muhteşem bir matematiği var arkadaşlar. Hiçbir enerji kaybolmuyor. Bumerang gibi ne verirseniz onu size çevirip geri yolluyor. Kim nasıl davranmayı seçerse artık…
Hiçbir insan üzücü bir olaya maruz kaldığında tepkisi ne olursa olsun robot muamelesi görmeyi hak etmiyor. Eğer yetişkin ise bebek muamelesi görmeyi de hak etmiyor. Gerçeğin gözünün içine bakacak kadar cesur olmak gerekiyor sadece. Olanı olduğu gibi görmek ve göstermek. Ki tek gerçek budur. İnsanların verdiği tepkilere göre davranmak büyük hata. İnsanlar benzer duygulara sahiptir. Benzer ihtiyaçlar içindedir.
Arkadaşlar bizler bebek değiliz ya da bebek bakıcısı değiliz. Robot hiç değiliz. Biz ne kurbanız ne kurtarıcı ne de duygusuz taşlar… Hepimiz sadece insan. Farkında olalım…
Göz göre göre yanlış roller seçenlereyse hiç yapacak bir şey yok… Seçimlerinin sonuçlarını yaşayarak öğrenirler…
Sevgiler, selamlar…