Özel Gereksinimli Çocuğa Sahip Olan Ailelerin Kabul Aşamaları
Aile bir toplumun en küçük ve temel birimidir. Bu sistemde bir bireyin başına gelen diğer bireyleri de etkiler. Aileler için özel gereksinimli bir bireye sahip olmak yaşamlarının en zor deneyimidir. Bu tür ailelerin çocukları hakkındaki genel düşünceleri olumsuz olmaktadır. Çocuğun birtakım davranış ve becerilerinin yetersiz olması, çevreden gelen olumsuz etkileşimler ve yaşanılabilen birtakım deneyimler özel gereksinimin kabul edilebilirliğini zorlaştırmaktadır.
Özel gereksinimi kabullenme sürecinde aileler belirli aşamalardan geçer ve birtakım duygu yoğunlukları yaşarlar.
Bu aşamalar;Şok,Reddetme,Depresyon,Karmaşa, Suçluluk,Kızgınlık,Pazarlık,Kabul ve Uyum olarak adlandırılır.
Çocuklarında gelişimsel yetersizlikler olduğunu öğrenen ailenin ilk tepkisi ŞOK olmaktadır. Aileler,beklemedikleri ve hazır olmadıkları bir durumla karşı karşıya kalmaktadırlar ve yoğun bir biçimde ağlama,duygusuzluk,çaresizlik tepkileri göstermektedirler.
Aile,çocuğunun gelişimsel yetersizlikleri olduğu gerçeğinden kaçması ve bu durumun olumsuz etkilerinden kendilerini koruma girişiminde bulunabilir. REDDETME, olayların farkında olmamaya çalışma olarak da tanımlanabilir. Bu durum, ailenin başka şeylerle çok fazla meşgul olup, çocuğunun sorunlarıyla ilgilenmeye zaman bulamaması şeklinde kendini gösterebilir. Bu dönemde aile özel gereksinimli olduğunu kabul etmemekte ve çocuğunun normal gelişimi olduğuna ilişkin kanıtlar aramaktadır. Bütün uzmanları dolaşarak çareler arar.
Mükemmel çocuk hayallerinin yıkıldığını düşünerek bir yas duygusu yaşarlar. Aile 'artık iş işten geçti, bundan sonra hiçbir şeyin anlamı yok' şeklinde düşünmeye başlar ve depresyon belirtileriyle çevre ile ilişkilerini en aza indirirler. Aileler bu dönemde normal çocuk özlemi de duyarlar.
Çocuklarının neredeyse günün yirmi dört saati bakıma gereksinim göstermeleri, eğitim ve sağlık sıklıkla yapılan ziyaretler vb aileyi maddi ve manevi yönden yıpratmakta ve ailenin yükü artmaktadır.Dolayısıyla anne-babalar, ‘Böyle bir çocuğum olacağına hiç olmasaydı' şeklinde tepki gösterebilmektedir. Bu durum pek çok ailede engellenme duygularına; dolayısıyla çocuklarına yönelik kızgınlık tepkilerine neden olmaktadır. Bir yandan bu olumsuz duyguları yaşarken, diğer yandan çocuklarını sevmekte ve onun için en iyisini yapmak istemektedirler. Bu durum ailede karışıklıklara(KARMAŞA) neden olmaktadır.
Aile çocuğun durumundan kendini sorumlu tutmaktadır. Ailelerin belki de en çok zorlandıkları duygu suçluluktur. Aile sürekli olarak ‘Niçin bu başımıza geldi' sorusunu yanıtlamaya çalışır. Bu nedenle bazen aile çocuklarının durumunu geçmişte bulundukları bir davranışın yaratıcı tarafından cezalandırılması olarak görebilir ve bu nedenle kendisini suçlayabilir. Diğer bir olasılık, ailenin yaşamlarını alt üst eden gelişimsel yetersizlikleri olan çocuklarına duydukları kızgınlıktan dolayı kendilerini SUÇLU hissetmeleridir.
KIZGINLIK genellikle iki biçimde görülmektedir. İlkinde eşler ‘’Neden ben' sorularını tekrarlar. Bu tür kızgınlıklar genellikle normal olarak değerlendirilmektedir. İkinci tür kızgınlıkta, kızgınlık ya da öfke, problemin kaynağıyla ilişkili olmayan bir başkasına yönelmektir. Kızgınlığın ya da öfkenin yöneltildiği bu kişiler genellikle doktorlar ve eğitimcilerdir.
PAZARLIK uyum sürecinin en son evrelerinden birisidir. Aile içi önemli olan çocuğunun normal hale gelmesidir. Aile bunu gerçekleştirebileceğini umduğu herkesle pazarlığa girebilir. Bu kişi bir doktor, bir uzman veya eğitimci olabilir. Pazarlık çoğu kez ‘Eğer çocuğumu iyi yaparsan, bende ..ım' şeklinde olmaktadır. Pazarlık, suçluluk ve çaresizlik duygularının bir yansıması olmaktadır.
Ulaşılması güç olan fakat çocuk üzerinde en olumlu etkiyi bırakan son aşama KABUL aşamasıdır. Bu aşamada aile çocuğunu tanıma, anlama ve problemlere çözüm bulma yönünde bilinçli çabalarda bulunur. Ancak öteki aşama ya da evrelerdeki olumsuz duygular hiçbir zaman tamamıyla ortadan kalkmaz. Çocuğun gereksinimleri karşılanmaya çalışılır ve uzmanlarla işbirliği yapılır.