Tahammül sınırlarımız…
Toplumda herkes birbirine karşı adeta patlamaya hazır bomba gibi…
İnsanlar en küçük şeylerde birbirlerine bağırıp, çağırmaya ve hakarete varan sözler sarfetmeye başlıyor.
Bu en baştan, en sona kadar böyle…
Siyasette de aynı dil hakim…
En basiti, “İspatlamazsan şerefsizsin!”
Yani bunlar çok ağır sözler. Ama günlük hayatımızda adeta selam verir gibi normal sözlermiş gibi söyleniyor.
İnsanlar, öfke kontrolünü kaybetmiş durumda.
O yüzden de küçücük meseleler çoğu zaman vurma, kırma, yaralama ve öldürme ile sonlanıyor.
Sonrası ne? Bir tarafın kaybı, diğer tarafın pişmanlığı mı?
Ne faydası var her şey yerle bir olduktan sonra gösterilen pişmanlığın?
Elbette yaşam koşulları hepimiz için çok ağır. Günlük yaşam mücadelesi insan ruhunu çok zorluyor.
İnsanlar, yaşamlarında yeni ve güzel şeyler beklemek yerine, rutininin devam etmesine şükrediyor.
Ama, işte olgunluk, en zor koşullarda bile sağduyunuzu, sakinliğinizi koruyarak olaylara yaklaşmanızı gerektiriyor.
Boşa söylenmemiş, öfke ile kalkan zararla oturur diye…
Elimizden geldiğince öfkemizi kontrol ederek yaşamak ve insan ilişkilerini ayakta tutmak zorundayız. Birbirimize tahammül edeceğiz. Kırıp, dökmeyeceğiz… İnsan olmak bunu gerektiriyor.
Başka çaremiz yok.