Boşanma sonrası baba olmak…
Hani derler ya, kadını yoklukta, erkeği toklukta tanırsın. Bir babayı da boşanma sonrası yaptığı babalıktan demek lazım kanımca.
Boşanmayı deneyimlemiş bir kadın ve bir anne olarak bu konudaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum bugün.
Boşanma sonrası ortak çocuklar çoğunlukla anne ile yaşamaya devam ediyorlar. Bu doğal bir durum çünkü çocukların en az 18 yaşına kadar annenin desteğine, ilgisine daha fazla ihtiyaçları var. Ancak bu durum babaya hiç ihtiyaç duymadıkları anlamına gelmiyor. Psikolojik olarak annenin verdiği sevgi ve güven, çocuğun özgüveninin yükselmesini desteklerken, babanın sağladığı güç ve güven, çocuğun hayata olan güvenini inşa ediyor. Ve elbette çocuğun bu güven ihtiyacı hem maddi hem de manevi alanda.
İşleyiş nasıl oluyor diye baktığımızda ise, boşanma sonrası anneler çocuklarıyla 7/24 madden ve manen baş başa kalıyorlar. Babaların boşanma sonrası depresyonları, yıkılan egolarıyla baş etme süreçleri ardından kendilerine yepyeni bir bekar hayatı düzeni inşa etmeleri ve sıfır sorumlulukla hayatlarını yeniden düzene koymaları süreci devam ederken, anneler çocuklarla birlikte yaşam standartlarını korumaya çalışıyorlar.
Yıkılan egosu erkekte korkunç bir nefrete neden olabilirken, çocuklarının dolayısıyla da kadınların maddi zorluklar yaşaması ya da çocukların ruhunda babanın maddi manevi desteğinin eksikliğinin neden olduğu yaraları önemsemek şöyle dursun adeta yarattıkları boşluktan egosal bir tatmin yaşayabiliyorlar. O kendine acıma hali, dış dünyaya olan sorumluluklarını göz ardı ettirebiliyor. Kadınlar ise çocuklar ve diğer sorumluluklar nedeniyle depresyona falan giremiyorlar. O bile lüks, önce anne çünkü onlar.
Özellikle boşanma aşamasındaki kadınların çocukların maddi güvencesi konusuna çok dikkat etmesi gerektiğini belirtmek isterim. Çünkü çoğunlukla o süreçte kadınlar para öncelikli olmaktan ziyade evliliğin bitmesine odaklanıyorlar. Ve eğer gerekli tedbir kararlarını aldırıp çocuklarının nafakalarını hesap etmezlerse başka bir deyişle adamların babalık vasfına güvenip hareket ederlerse sonuç düşündükleri gibi olmayabiliyor. Adamlar boşandıktan sonra baba oldukları gerçeğini görmezden gelip tabir yerindeyse çamura yatabiliyorlar. Babalık bir sorumluluk değil de canları isterse yapacakları bir durum halini alabiliyor. İstisnai babalar tanıdım tabi ama gözlemlediğim kadarıyla çoğunluk böyle veya benzer şekilde.
Dolayısıyla kadınlar ne yapıyor? Bir süre sonra ya çocuklar için nafaka davası açıyor ya da mevcut cüz’i bir nafaka varsa çocuklar için nafaka artırım davası açıyorlar. Bu dava açılınca neler oluyor dersiniz? Adamlar kendilerini maddi olarak kötü durumda gösterebilmek ve öz çocuklarına maddi destek sağlamamak için türlü türlü hilelere başvuruyorlar. Sahte iflaslardan tutun da altındaki arabayı yalandan bir başkasına devretmeye varıncaya kadar. Veya kira gelirlerini piyasa değerinin altında göstererek ya da üzerindeki malların devrini vererek mağdur oğlu mağduru oynuyorlar. Maaşı düşük göstermek ya da psikolojik rahatsızlığım var çalışamaz durumdayım gibi bir takım yalanlar, sahtekarlıklar, düzenbazlıklar olabiliyor.
Hukuk bu durumda nasıl işliyor? Kadının sözüne karşı adamın sözü ve sahte belgeleri. Kadınlar bir yandan çocuklarına hem annelik hem babalık yapmaya çalışırken bir yandan da adamların utanmadan çekinmeden mahkemeye sundukları sahte belgeleriyle uğraşıyorlar. Neden? Çünkü adamın egosu yara almış. Nasıl boşarsın kadın sen bu adamı? Çocukları da zaten kadın tek başına yapmıştı. Tek başına da baksın. Hem ilgi, sevgi, bakım, emek versin hem de son kuruşuna kadar çocukların ihtiyaçlarına harcasın. Kadın kendini ve hayatını çocuklarına vakfetsin babalar da kazandıkları ya da sahip oldukları paraları gizleyip kendi keyiflerince özgürce yaşasınlar.
Sizce de bu işte bir terslik yok mu?
Efendim kadınlara pozitif ayrımcılık yapılıyormuş, kadınlar hak etmedikleri halde nafaka alıyorlarmış ya da kadınlar nafaka müessesesini gelir kapısı olarak görüyorlarmış. Adamlar da yazık mağdur oluyorlarmış.
Bla bla bla…
Hiçbir onurlu kadın, sevmediği istemediği bir adamın parasına tenezzül etmez bu bir. İkincisi adamlar zaten sorumluluklarının gereklerini yapıyor olsalar kadınlar çok mu meraklılar davalarla, mahkemelerle, avukatlarla uğraşmaya?..
Boşanmış adamlar, çocuklarını emanet ettikleri kadınlara minnet borçlu olduklarının farkında bile değiller. Değil çocukların nafakasını kaçırmak ne yapsalar annelerin haklarını ödeyemezler. Kadınların cephesindense durum aynen şöyledir. Çocuklarına babalık görevlerini yap. Benden de durabildiğin kadar uzak dur.
İstenmeme duygusu egoyu yıkan bir durum anlıyorum. Fakat durumu kabul etmek de bir erdemdir. Kabul etmeyen bazı egolar kadınları öldürmeye kadar varan uçlara gidebiliyorlar. Bazısı da çocuklarına olan sorumluluklarını yerine getirmeyerek kadınların sırtına binmek ve kendilerince intikam almak yolunu seçebiliyorlar. Birileri de çıkıp erkekler nafaka müessesesi yüzünden mağdur oluyorlar deyince durumu bir de kadınların gerçekliğinden değerlendirin istedim.
Sevgiler, selamlar…