AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NE GÖRE ADİL YARGILANMA HAKKI

YAYINLAMA: 10 Ocak 2023 / 17.29 | GÜNCELLEME: 10 Ocak 2023 / 17.29

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde adil yargılanma hakkını düzenlemiştir, "Öncelikle, hakkında suç isnat edilen şahsın, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektiğinde veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceği durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir."

Bu konuyu ele alırken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.maddesini baz almak suretiyle inceleme ve değerlendirmemi yapıyorum.;

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Konseyi üyesi olan ülkelerde yapılan yargılamalar da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.maddesinde belirlenen yargılamaya ilişkin kriterlerini esas almaktadır. Böyle olunca, esasa değil, usule ilişkin eksiklikeri yönünde inceleme ve değerlendirme yaparak, hak ihlali olup olmadığına karar vermektedir. Ancak, yargılama yapılırken, usul eksikliği esasa etki etmişse, konuyu esas yönünden de ele almaktadır. Bir ülkenin ulusal mahkemesi tarafından verilen karar usul eksikliğinden dolayı keyfi ya da açıkça, yasa ve hukuka aykırı ise 6. madde de öngörülen hak ihlali söz konusu olduğundan hak ihlali kararı vermektedir.

Öncelikle, bağımsız ve tarafsız mahkeme konusuna ele aldığımız da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre, öncelikle kuvvetler ayrımın uygulamada yerini alması gerekir. Özellikle, yargının yürütme organı karşısında, bağımsız ve tarafsız olması icap eder. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve yerel mahkemelerin hiçbir organ ve makamdan emir ve talimat almaması ve Anayasaya, Kanuna ve hukuka uygun kararlar vermesi lazımdır. Yargı, yürütme organından emir ve talimat alarak karar veriyorsa, o mahkemenin bağımsız, hakimin tarafsız olması mümkün değildir. Bunu, GUİZOT şöyle  özetlemektedir. "Siyaset mahkeme salonlarına girdiğinde, yargı o salonlardan çıkmalıdır. "Montesquie," Eğer yargı gücü, yasama ve yürütme güçlerinden ayrılmazsa özgürlük söz konusu olmaz."

Bir hakim ve savcının tarafsızlığı, hiçbir kimsenin ve siyasi otoritenin etkisinden kalmadan soruşturma ve kovuşturma yapmasıdır. Bu anlamda hakim ve savcı tarafsız olmalıdır. Ancak hakim ve savcı, yasa ve hukuk uygun bir şekilde soruşturma ve kovuşturma yapmalıdır. Soruşturma ve kovuşturma insan haklarına saygı, objektif bir şekilde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Evrensel hukuk kuralları ve verilecek karar sonuçta adaletin gerçekleşmesini sağlayacak şekilde yapılmalıdır. Bu değerler konusunda, hakim ve savcı tarafsız değil, taraflı olmalıdır.

Tarafsızlık, yargılama yapılırken THEMİS (Adalet tanrıçası) heykelindeki tarafsızlıktır. Yargılama yapılırken, karar veren mahkeme hakimi, ırk, renk, cinsiyet ve inanç farkı gözetmeksizin karar vermesidir. THEMİS heykelindeki kadının göğsünde bir bebek bulunmaktadır. Bu bebek masumiyet karinesini temsil etmektedir. Masumiyet karinesi, "Bir kimse suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, suçlu sayılamaz. "Masumiyet karinesi Anayasamızın 38.maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları ‘nin 6.maddesinde de yer almaktadır. Bu itibarla, hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılan bir kişi hakkında, hüküm kurulmadan önce hiç kimse beyanda bulunmamalı ve fikrini açıklamamalıdır. Bu masumiyet karinesinin gereğidir. Bir kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılırken, soruşturma ve kovuşturma usul ve esas yönünden yasa ve hukuka uygun olmalı, İnsan haklarını esas almalı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin adil yargılama kuralları gözetilmelidir.

Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yer alan “Bir sanık kendini savunmak veya kendi seçeceği bir avukatın yardımından yararlanmak ve eğer avukat tutmak için mali olanaklardan yoksunsa ve adaletin selameti gerektiriyorsa mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek" hakkına sahiptir. Diğer yandan CMK 'nın 149, 150 ve 234 maddesi de bir sanığın avukat yardımında yararlanma hakkına sahip olduğunu düzenlemektedir. Bu itibarla, bir sanığın kutsal olan savunma hakkında yoksun bırakılması da başlı başına hak ihlali oluşturmaktadır. Açıkça, savunma hakkı adil yargılamanın olmazsa olmazıdır.
Ülkemizdeki, yargının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme durumunu ele aldığımızda; Hakim ve

Savcıların atanmasında, tayin ve terfilerinde görevli Hakim ve Savcılar Kurulu’nun öncelikle, siyaset kurumundan arındırılması gerekir. Oysa, Hakim ve Savcılar Kurulunu teşkil tarzını incelediğimizde, üyelerinin çoğunluğu siyaset kurumu tarafından seçilmektedir. Ayrıca, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun başkanın Adalet Bakanı olması ve Adalet Bakanlığı müşteşarının keza kurulun tabii üyesi olması, bu kurumun bağımsız olmasının imkansız kılmaktadır. Yargı bağımsızlığı, geçmişten bu yana siyasi otorite tarafından bir türlü benimsenmediğinden, her nedense, siyaset kurumu yargının kendilerine yakın olmasını istediğinden, bu konuda ülkemizdeki yargı bağımsızlığının sağlandığını söylemek mümkün olmamıştır. Sürecek

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NE GÖRE ADİL YARGILANMA HAKKI