HUKUK DEVLETİ VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ
Hukuk Devleti ve Hukukun Üstünlüğü anlayışı, Cumhuriyet ve Demokrasinin bulunduğu rejimlerde söz konusu olur. Bu itibarla, önce Cumhuriyet ve Demokrasi tanımından işe başlamak gerekir. Cumhuriyet: "Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği temsilciler aracıyla kullandığı yönetim biçimidir.
Demokrasi :Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimidir.
Cumhuriyet ve demokrasi aynı şeyler olmamasına karşın, birbirini tamamlayan rejimlerdir. Biri için diğerinden vazgeçmek söz konusu değildir.
Anayasamızda Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlamıştır. Bu tanımlardan sonra, Hukuk, Hukuk Devleti ve Hukukun Üstünlüğünü de tanımlamak gerekir.
Hukuk: Toplum hayatını ve bu hayat içinde yer alan kişilerin birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini ve devleti oluşturan kurumların birbiriyle olan ilişkilerini düzenleyen kurallar olup, bu kurallar objektiftir. Bu kuralların kaynağı, yasalardır, örf ve adetler, gelenekler, sözleşmeler, idari işlemler, mahkeme kararları, uluslararası sözleşmeler ve genelde, bütün toplum ve devletler tarafından kabul edilmiş ve evrenselleşmiş yazılı metinlerdir.
Hukuk Devleti: Devleti oluşturan kurum ve kuruluşların, Anayasaya, yasalara, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ve evrenselleşmiş hukuk kurallarına uymayı kabul ve taahhüt ettiği bir anlayışı içerir. Hukuk Devletinde, devletin bütün organ ve kurumlarının görev ve yetkilerini, hukuka bağlı yasalardan aldığı, hukuka bağlı olmayan bir yetkinin kullanamayacağı, idarenin bütün eylem ve işlemlerine karşı, kişilerin yargı yoluna başvurma hakkına sahip olduğu, idari eylem ve işlemlerinin denetimsiz bırakılmayacağı, sonuç olarak, keyfilik özelliği taşımayan eylem ve işlemlerinin bulunmadığı devlet, hukuk devletidir.
Hukukun Üstünlüğü: Devletin yanında, hukukun daha fazla kendini gösterebildiği devlettir. Hukukun devlet yönetiminde egemen olduğu, devletin hukuka kayıtsız şartsız bağlı bulunduğu devlettir. Hukukun üstünlüğü anlayışında, hukuk her zaman öndedir. Ve genel anlamda çok hukuk, az devlet vardır devletin al-i menfaatı yoktur. Hukuk devletinde ise, devlet hukuktan önce gelir.
Hukukun üstünlüğü anlayışında, devlet yönetiminde bulunanları, daha doğrusu siyasi iktidar sahiplerinin, keyfi işlem ve eylemlerinde, yönetilenlere, hukuki güvence sağlayan bir devlet tipi olup, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı, kişilerin kendilerini güvende hissettikleri devlettir. Devleti yönetenlerin, bütün eylem ve işlemlerinde, tamamen hukuk kurallarına kayıtsız şartsız bağlı olduğu bir sistemi ifade etmektedir.
Demokratik hukuk devleti olmanın esas şartı, kuvvetler ayrımıdır. Kuvvetler ayrımının temel özelliği, yürütme, yasama ve yargı yetkisinin birlikte faaliyet göstermemesi ve bu organlar arasında bir dengenin olmamasıdır. Bu denge bozulur ve devlet idaresinde, yetki ve görev tek bir organda toplanırsa, orada demokrasi olmadığı gibi, ne hukuk devleti ne de hukukun üstünlüğü ilkesi söz konusu olmadığı gibi, yargı da bağımsız olmaz. Dünyada totaliter rejimlerin olduğu görev ve yetkinin tek kişide toplandığı ülkelerdeki uygulamalarını incelediğimizde, bu ülkelerde ne demokrasi ve ne de hukuk devleti ne de hukukun üstünlüğü anlayışı vardır.
Yargı bağımsızlığı ile ilgili olarak yeterli derecede, yasa maddesi bulunmaktadır.
Anayasanın 11.maddesi: "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz."
Anayasanın 90.maddesinin son fıkrası; "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası hükümleri esas alınır."
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, KARARLARIN BAĞLAYACILIĞI VE UYGULANMASI başlığı adı altında 46.maddesi: "Yüksek Sözleşmeci Taraflar, taraflar, taraf oldukları davalarda Mahkeme'nin kesinleşmiş kararlarına uymayı taahhüt eder"
Anayasanın MAHKEMELERİN BAĞIMSIZLIĞI BAŞLIĞI ALTINDA 138,maddesi,
"Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar; Anasayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler."
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; telkin ve tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır: bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve kararların yerine getirilmesini geciktiremez."
Anayasanın, ANAYASANIN MAHKEMESİNİN KARARLARI BAŞLIĞI altında,153 maddesinin birinci fıkrası Anayasa Mahkemesi kararları kesindir, son fıkrası da" :Anayasa Mahkemesi Kararları resmi gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar." Sürecek