Kendimizi Yazmamız gerekiyor!

YAYINLAMA: 20 Haziran 2023 / 11.00 | GÜNCELLEME: 20 Haziran 2023 / 11.00

 “Hayatındaki olaylar henüz olmayanlardır.” Marshall Berman

 

Ne yaparsak yapalım ya da yeni bir yola koyulurken işin ehliyle haşır neşir olmak esenlik katar. O yolu içselleştiren ve de o yola gönlünü verenin bilgeliği bizi rahatlatır. Bir konuya dair yeniden tutum takınırken; bilgi ve birikim edinirken; o alanı samimiyetle özümseyen, çabalayan, emek veren ve yetkin olana “kulak veren içgüdümüz” hep dinamiktir.

Mesela “çocukluk sorununu” çocukları dinleyerek, onları kendi varlıksal özleriyle anlayarak;  çevresel sorunlar için, eko sistemle bütünleşen ve doğa merkezli anlayışı kimliğinde konumlandıranı temel alacaksın. Kadın sorununu ise kadınlardan dinleyeceksin, kadınların bakış açılarına yaslanacaksın ve kadınların isyan ateşinden ısınmayı bileceksin. Böylelikle insan içindeki hakiki, asil ve yüce seslerle bağlantı kurar ve de kendindeki özgürlük ilgisi tutuşur

İç dünyamız kesintisiz öğrenmeye meyilli olarak yapılanmıştır. “En iyi öğretmen her zaman öğrenci kalmayı başarandır.” Dış dünyadan gelen her etki alev gibi bize sirayet eder; zıplatır bildiklerimizi ve bilinci farklılaştırır. Jack London’a göre de, “dış etkilere son derece duyarlıyız, üstün ve coşkun hayal gücümüz farklı ilişki ve bilgilenmelerle meşguldür.”

Hayatla serüvenimizde kendiliğinden akıveren eleştirel cümleler, farklı düşünce örüntüsü ve bize tanıdık gelmeyen her şey aklımızı dürter; ilgimizi harekete geçirir. Tembel varlık olarak adlandırılsak da aslında uğraşmayı, didinmeyi, çabalamayı ve bilgide açlığı seviyoruz. Yeter ki bir şeyler yüreğimizi hoplatsın; bilginin, bilmenin yaşam için muhteşem bir şey olduğunu fark ettirsin. Bu tarzdan atmosferle karşılaşınca ise nazik sevecenlik kaplar ruhumuzu.

Geçen haftalarda akademisyen, yazar, kadın mücadelesi aktivisti ve barış gönüllüsü Melda Yaman’ı dinleme, söyleşi ve sohbetine dâhil olma fırsatı oluştu. Feminist Teori Okullarının(Kırkayak Kültür) davetiyle, “Toplumsal Yeniden Üretim, Birleşik Bir Feminist Teori” konulu çalışmada yazarın ufuk açıcı ve “bilgi ezberlerini” ters yüz eden birikim ve içten özverisine tanık olduk. Yazar tarih, antropoloji, politik-ekonomi, sosyoloji ve psikoloji dalının objektifliği ışığında kadınların süregelen mücadele ve sorunlarını anlama imkânlarını ve sahici kapıları aralamamıza vesile oldu. Duygudaşlık, şeffaflık ve eşitlik değerlerin esintisiyle belleklerde cesurca yollar aralandı. Geçmişin, bu günün ve geleceğin birbiriyle ilintiselliği göz önüne serpiştirildi adeta. Aslında “kör karartılmış algılarla” hayatlarımızın hayatın ötesine kurban edilişi bir nebze aydınlığa kavuştu. Bakmaktan korkmayanlar için hayat ne çok şey ifade ediyormuş oysa…

Yazar Melda Yaman’a göre, kadın erkek arasındaki eşitsizlik sadece kapitalist sistemin yarattığı bir anlayış değildi. Onun öncesi vardı: Ataerkil. Elbette ki, kapitalist anlayış bu ataerkil düzeni kendi çıkarı çerçevesinde sürekli beslemiştir. Marx’a göre de “eşitsizlikler sadece kapitalist sistemle değil, onun öncesi birden fazla ve birbirini tetikleyerek çok boyutlu yörüngelerden büyüyerek günümüze taşınmıştır.

Yazara göre, “toplumsal yeniden üretim feministleri günümüz toplumlarında kadınların ezilmesini kadınların toplumsal yeniden üretim süreçlerindeki rolleri ile ilişkilendirirler. Ataerkil sistemi reddederek ve toplumsal yeniden üretimi kapitalizme tabi kılarak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kaynağını kapitalizme dayandıran, birleşik –“birleştirilmiş”- bir teoriyi savunurlar.”

Melda Hoca(Yaman),“sermayenin kadınları özgül bir biçimde sömürebilmesini olanaklı kılan ataerkil sistemdir. Dolayısıyla kapitalizm analizi ataerkinin analiziyle birleştirilmelidir,” diyor. Böylelikle kadınlar ile erkekler arasında çok öncesi(tarihsel) bir eşitsizlik olduğu ve günümüz egemen, sömürücü anlayışın bu eşitsizliği kasıtlıca körükleyerek kadınların çok yönlü ezilmişliğine kolayca evirdiği anlaşılmaktadır.

Bu çalışmanın bilimsel, sosyolojik ve tarihsel realitesi ile olgunlaşan sonuçlarını şöylece yorumlayabiliriz:

 Bir eşitsizlik bir alanla veya bir çerçevede sınırlı kalmıyor. Her eşitsizlik doğası gereği başkaca bağlamdaki eşitsizlikleri beslemeye ve yeşertmeye zorluyor. Herhangi bir kültüre-coğrafyaya uygulanan tahakküm; ya da çocuğa ve yaşlılarda domino edilen ötekileştiricilik; cinsiyet ayrımı, sınıfsal üstünlük, kültürel erillik, kimliksel horlama tavırları tüm evreni bütünlüklü şekilde çürütüyor; dünyayı patlak fosseptik çukura mahkûm ediyor. Aydınlık bilinci, renkli zihinleri karartıyor; böylece acılar dünyanın her hücresinde demleniyor.

İnsanlık, doğa, özgürlükçü, adalet ve eşitlik mücadelelerini birbirine kırdırmadan; insanlığa reva görülen iktidara, sömürü ve ataerki tuzaklara karşın; toplumsal işbirliği ve toplumsallık değerlerini esas bilen demokratik dönüşümlerle bireyin ve toplumların esasta ise yeryüzünün güven, huzur ve kurtuluşunu hâkim kılmak mümkündür.

Eskimiş masallardan ve yorgun efsaneleri terk ederek alınyazımızı çizmemiz gerekiyor. “Kendimizi yazmamız gerekiyor.” O biricik coşkulu yaşamı kurban etmeden, yeniden tutkulu şafağa yazılmamız gerekiyor.

Şairin dediği gibi, “yeniden yazılmayı bekliyor evrenimiz, o çok iyi düşünülmüş, o alabildiğine kötü okunmuş evrenim yazılmayı bekliyor…”

 

Yararlanılan Kaynaklar

Feminizm Herkes İçindir (Bell Hooks)

Toplumsal Yeniden Üretim Birleşik Bir “Feminist” Teori (Melda Yaman)

Kırkayak Kültür- Feminist Teori Okulları tartışmaları

Söyle Alain (Alain Bosquet)

Kendimizi Yazmamız gerekiyor!
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *