5 ARALIK TÜRK KADININA MİLLETVEKİLİ SEÇME VE SEÇİLME HAKKININ VERİLİŞİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Bu yıl içimden gelerek, göğsümü gururla doldurarak “Türk Kadınına Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkının Verilişinin 89.Yıl Dönümü Kutlu Olsun...” diyemedim.
Yoğun bir cehaletle, büyük bölümü tarikatlara teslim olmuş bir toplum ortalamasıyla, derin bir yoksulluğun pençesinde kıvranıyoruz. Ekonomik başarısızlık, insanları günü değil anı kurtarmaya zorluyor. Bu durum ahlaki değerleri, onuru, saygıyı çok olumsuz etkiliyor. İnsanlar hınç dolu, öfkeli, kızgın, çaresiz. Ülkemizde adalet, sağlık, eğitim, tarım, hayvancılık rafa kaldırılmış. Kabiliyetsiz bir yönetimin elinde, tencerede yavaş yavaş ısıtılan kurbağa gibi 22 senede düşünme kabiliyetimizi yitirmişiz. Arapların cahiliye dönemini bize yaşatmaya çalışan örümcek kafalı insanlar evrensel olan tüm değerlere düşman. En büyük düşmanı da “Kadın”… Kadını yok saymanın ötesindeyiz artık. Direkt olarak yok etmeye uğraşan bir bağnazlık hakim davranış olmuş. Çalışan kadınları baskı altına almak için yaratılan her türlü engele, evdeki kadınları da tahakküm altına alma cehaleti eklenmiş. Tarikatların çağ dışı yönetici ve müritleri, doğa yasalarına karşı tüm dayatmaları kadınlara uygulamaya ve bundan zevk almaya çalışıyor. Tüm yeteneksiz zavallılar gibi, becerisizliklerini kadına şiddet uygulayarak gizlemeye, böylece kendilerini tatmin etmeye çalışıyorlar.
Cumhuriyetimizin ilan edildiği aydınlık günlere kadar kadınlara sosyal, kültürel ve siyasal haklar verilmemiş, hatta nüfus sayımında topluma dahil bile edilmemişlerdi.
Geri zihniyet, aynı bugün yapmaya çalıştığı gibi, " Fıtratında yok " diyerek kadınları değersizleştirmeyi sakıncalı bulmuyordu.
Oysa Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk: "Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o toplum felçlidir.’’ diyordu.
Büyük lider Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşları çağdaş, demokratik ve laik bir ülke hedeflediklerinden kadınların toplumda eşit bireyler olması için gereken yasal düzenlemeleri peş peşe hayata geçirmekte hiç tereddüt etmediler.
1926 yılında Büyük Millet Meclisi tarafından kabulle yürürlüğe giren Medeni Kanun ile erkeklerle eşit haklara sahip olan Türk kadınına, 3. TBMM tarafından 3 Nisan 1930' da kabul edilen bir yasa ile belediye seçimlerine katılma, 1933’te muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934’te Anayasada yapılan değişiklik ile milletvekili seçme ve seçilme hakları tanındı.
Ulu önder Atatürk tüm dünyayı kendisine hayran bırakan o muhteşem ön görüsüyle bu durumu şöyle açıklamıştı:
"Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatla, Belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve lihakatle kullanacaktır."
Gerçekten de diğer ülkelerde yaşayan kadınlar bu haklarını; Fransa’da 1944’de, İtalya’da 1946’da, İsviçre’de ise 1971 yılında kazandılar.
Türkiye Cumhuriyeti’nde 1935 yılında yapılan genel seçimlerde 18 kadın milletvekili Meclise girdi. 1935’de TBMM’deki kadın milletvekili oranı % 4.6 idi.
21. yüzyılın bu gününde, Haziran 2023 de yayınlanan Dünya Ekonomik Forumu (WEF) raporuna göre Türkiye, genel cinsiyet uçurumunu kapatma oranı bakımından yüzde 63,8 ile 146 ülke arasında 129. sırada yer alıyor.
Ekonomik yaşama katılım ve fırsatlar bakımından Türkiye uçurumu yüzde 50 oranında kapatabilmiş ve 146 ülke arasında 133. sırada yer alıyor. Suudi Arabistan bile 130. sırada.
Raporda Türkiye; Avrasya ve Orta Asya bölgesinde kadınların cinsiyet eşitliği uçurumunu kapatma oranı en düşük ülkeler arasında yer alıyor.
Kadınların ekonomik hayata katılımı bakımından Türkiye bölgede Tacikistan ile en kötü durumda ve bu alanda cinsiyet uçurumunu yüzde 60'tan az kapatmış tek ülke.
Eğitimde başarı bakımından 99, siyasette güç kazanma bakımından 118, sağlıkta 100. sırada.
Türkiye, Hindistan ve Çin'de bakanların sadece yüzde 7'si kadın.
Ülkemizde nüfusun % 51’i kadın olmasına rağmen; parlamentodaki temsili % 17, 600 milletvekilinin 103ü kadın ve bir bölümü ne yazık ki evrensel çağdaşlıktan ve özgürlükten uzak. Bu oran, çoğumuzun adını bilmediği Ruanda’da %63.
İçişleri Bakanlığının 2019 yerel seçimi verilerine göre, Türkiye'de 1389 belediye başkanı görev yapıyor. Yüzde 3'lük temsil oranıyla kadın belediye başkanı sayısı ise 41.
20 bin 745 belediye meclisi üyesinden 2 bin 284'ü; 18 bin 196 köy muhtarından 115'i; 32 bin 19 mahalle muhtarından ise 970'i kadın.
İçişleri Bakanlığı verileri, kadınların belediye meclislerinde yüzde 11, köy muhtarlıklarında yüzde 0,6, mahalle muhtarlıklarında ise yüzde 3 oranında temsil edildiğini belgeliyor…
Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu; en son yapılan 2019 seçimlerinde partilerin gösterdiği toplam 8 bin 263 belediye başkan adayının, sadece 652’sinin yani, %7,89’unun kadın olduğunu belirterek çok müthiş bir çıkarımda bulunuyor. Ne yazık ki, tüm siyasi partiler, çoğunlukla seçilme şansının az olduğu ilçelerde kadınları aday gösteriyor. Oysa kadının yönetimde eksik temsili sadece kadın sorunu değil aynı zamanda demokrasi sorunu.
Toplumun yarısını oluşturan kadın diğer yarısını da hayata getirmiştir ve eğitmektedir. Kadınsız bir sosyal hayat düşünülemez.
Siyasete eşit katılım sağlamak sağlıklı demokrasi için artık kaçınılmazdır.
Bu duygularla kadınları haklarına sahip çıkmaya, sosyal hayatta aktif görev almaya, aydınlığa davet ediyor, fıtratında var olan o muhteşem idareciliğini ve çözüm buluculuğunu bu alanda da göstermeye çağırıyorum.
Gelecek yıl, Türk Kadınına Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkının Verilişinin 90.Yıl Dönümünü, adına yaraşır biçimde kutlamak umuduyla...