Tamahkar, Riyakar ve Hilekar

YAYINLAMA: 29 Aralık 2023 / 03.00 | GÜNCELLEME: 28 Aralık 2023 / 20.16

Yunan mitolojisinde geçen Bereket Tanrıçası Demeter ile Erysikthon (Erysichthon) efsanesini, malumunuz, Gaziantep Sabah Gazetesinin değerli genel yayın yönetmeni sevgili Nurgün Hanım (https://gaziantepsabah.com/makale/7028/erysikhthonun-torunlari) daha önce oldukça etkili bir şekilde kaleme almıştı. Bu sebeple izninizle, ben sadece kısa bir özet geçeceğim.

Önceleri mütevazılığı ve cömertliği ile bilinen ancak elde ettiği sınırsız maddi güçle hırsına yenik düşen kibirli Erysikthon, Orta Yunanistan’da Teselya olarak bilinen bölgenin kralıymış. Gücü zamanla kimsenin anlam veremediği bir şekilde kontrolden çıkmış ve içinde olağanüstü güzel eşsiz çiçeklere, bitkilere, ağaçlara ve diğer canlılara ev sahipliği yapan kutsal koruluk, Bereket Tanrıçasının uyarılarına rağmen, Erysikthon’un bitmek bilmez tamahkarlığı sonucu yok olmuş. İlkel duygularının mahkûmu olmuş, mala mülke karşı dinmeyen bir özlem içerisinde olan bu zavallının yaptıkları karşısında, Bereket Tanrıçası Demeter, Erysikthon’u hep karnı aç gezecek şekilde doyumsuzlukla cezalandırmış. Artık karnı doyup tamahkârlığın kölesi olmuş Erysikthon, kendisine miras kalan varlıklar dahil, neyi var, neyi yok her şeyi satmak zorunda kalmış olsa da tokluk hissini hiçbir şekilde duyumsayamadan ve de yoksulluk içinde “açım açım” diye söylenerek hayata veda etmek zorunda kalmış. 

Sizlere yeri geldiğinde bu mitolojik anlatının/efsanenin yanında, bazı kimselerin kendine özgü “sihirli yaklaşımlarla”, kısa yoldan, zahmet vermeden düşledikleri o neon ışıklarıyla donatılmış ortam ve mekanlarda, hedonik (hazcılık) ve faydacılık bağlamında günümüz dünyasında yaşanmış somut olaylardan örnekler nakletmeye çalışacağım.

Tamahkarlık, riyakarlık ve hilekarlığın kökeni takip edildiğinde, insanlık tarihi kadar eskiye dayandığı rahatlıkla görülebilir. Kelime anlamı olarak tamahkarlık, ün, şan, şöhret, statü, unvan, makam gibi maddi şeylere ilişkin olmakla birlikte ve aynı zamanda bilincin devre dışı bırakılarak, aşırı şekilde bir şeye, bir varlığa, bir olguya veyahut bir metafora düşkünlüğü olarak tanımlanabilir.

Bununla birlikte tamahkarlığın günümüzde sıkça kullanılan karşılığı açgözlülüktür. Aşırı mal edinme arzusu olarak sadece para, mal, mülk gibi parasal varlıklara düşkünlük olarak tanımlanması, aslında kelimenin sözlük anlamının dar alana sıkıştırılmasına sebep olmaktadır. Nitekim tamahkar olan kişi, aynı zamanda kendi haketmediği, sahip olmadığı bilgi, beceri ve düşünce gücü ile elde edemeyeceği bir statüye, makama, sınıfa veyahut unvana riya ile muktedir olmaktadır. Kişi, bu ihtirası yerine getirebilmek için önüne çıkan tüm engelleri aşarken, herhangi bir hadsizlikten, kötülükten, haksızlıktan beis görmeyen zavallının tekidir ve zavallı bir varlığa dönüşmektedir. Öyle ki işine, mesleğine aşk ile, bir diğer deyişle tutku ile bağlı olan başkalarını ekarte etmek için hiçbir utanç duygusuna zerre kadar da olsa aldırış etmez ve bunu asla bir sorun olarak görmez bile. (Parantez içerisinde bir noktanın şimdilik altını çizmek isterim: ihtiras ile tutku arasında çok derin bir anlam farkı vardır lakin bunu başka bir yazıda anlatmak isterim.)

Tamahkarlığın diğer dillerdeki karşılığı incelendiğinde, benzer anlamları çağrıştırdığı görülebilir. İngilizce’de “greedy” ne karnı ne de gözü doyan zavallı kimse anlamına gelirken; Latince de “philargyros” yani kısaca aşırı düzeyde, ölçüde paraya düşkünlük olarak tanımlanır. Ancak ilgili kelimenin Almancasına baktığımızda karşımıza “habsüchtig” kelimesi çıkmaktadır ki bu kelime, ihtiras düzeyinde maddi kaynaklara yönelik bir düşkünlük, yani bir hastalık olarak tanımlanıyor. Kelimenin Arapça sözlüğündeki karşılığının daha çok tamahkar şeklinde kullanıldığını görebiliriz. Kelimenin etimolojik yapısı ele alındığında tamahkarlığın, tamah ile kar sözcüklerinin birleşmesinden oluştuğu görülmektedir. Tamah ve kar sözcükleri ihtirasa dayalı düşkünlük sonucu menfi amaca dayalı ihtirasa, bencilliğe yani kişisel faydacılığa ve hazcılığa dayandığını; bunun karşılığında ise madalyonun diğer tarafını temsil eden manevi olguların göz ardı edildiğini bizlere anlatmaktadır. Bunu yaparken omurgasız ya da ilkesiz anlamına gelen ikiyüzlülük, makyavelist, matruşka ya da Jung’un arketiplerinden personanın ötesinde gölge (shadow) nitelendirmelerinden birisiyle örtüştüğünü görmekte zorluk çekmeyiz.

Aşağılık kompleksi dahil birçok kişilik bozukluklarının bir yansıması olarak görülen bu davranış şekilleri, kişinin ihtirasları uğruna karşılaştığı tüm zorluklara karşı, amacı doğrultusunda yolunu yordamını bulmakta üstün marifetlere sahip oldukları gerçeğini gözler önüne sermektedir.

İster insana verilen karakteristik bir özellik diyelim, isterseniz kişinin bu dünyadaki imtihanı olarak adlandıralım, düşkünlük olarak tanımladığımız ihtirasa dayalı tamahkarlığın, riyakarlığın ve hilekarlığın aslında teolojik olarak bir günahkarlık durumu olduğunu ve bunun sonucunda böyle şahsiyetlerin cezasını ahirette çekeceğini hepinizin bildiğini düşünüyorum.

Bununla birlikte mitolojik bir anlatı olarak sizlerle de paylaştığım kısa hikayede görmüş olduğunuz üzere; Erysikthon’un bir türlü dinmeyen o maddi açlığı yüzünden düştüğü hallerin sebepleri, Erysikthon ve onun karakter yapısına sahip kimselerin mütevazı bir yaşam yerine kibri, tutku ile görevini yerine getirmek yerine ihtirası, safiyet yerine riyakarlığı, doğruluk yerine hilekarlığı, varlığın efendisi olmak varken kölesi olmayı yeğlediklerini görmekteyiz. Tek fark bilinmezde değil somut ortamda dersini alıyor olması…

Yeni yılda hayatınızı tutkuyla mı yoksa ihtirasla mı devam ettireceksiniz? Tercih sizin!...

Riyakarlıktan, hilekarlıktan ve tamahkarlıktan uzak mutlu ve huzurlu bir yıl dilerim.

Tamahkar, Riyakar ve Hilekar
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *