TEL TEL DÖKÜLÜYORUZ VE NE YAZIK Kİ ALDIRMIYORUZ
“Üç tane devle savaşıyoruz sevgili Sancho: Adaletsizlik, korku ve cehalet. “Don Kişot, Miguel de Cervantes.
Bu ifade, Don Quijote'nin karakteristik bir sözüdür ve Miguel de Cervantes'in romanında sıkça kullanılır. Don Quijote, Sancho Panza'ya "üç devle savaşıyoruz" dediğinde, aslında ona toplumdaki adaletsizlik, korku ve cehalet gibi zorluklarla mücadele ettiklerini anlatır.
"La Mancha'lı Yaramaz Soylu Don Quijote" ya da yaygın bilinen adıyla "Don Quijote", (Don Kişot) İspanyol yazar Miguel de Cervantes'in ünlü eseridir. 1605 yılında yayımlanan bu roman, İspanyol edebiyatının ve dünya edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir.
Don Kişot romanında yel değirmenleri ile savaşır. O kadar akıl sağlığını yitirmiştir ki çaresizce
yeldeğirmenlerini bile düşman sanır. Bu ara kendimi ve çevremdeki çok değerli bulduğum bir çok arkadaşımı Don Kişot‘a benzetiyorum.
Biz de onun gibi en az üç tane devle savaşıyoruz: adaletsizlik korku ve cehalet.
Bütün bunlara ek olarak bizim savaştığımız başka şeyler de var elbette; liyakatsizlik, söylediği yalanlara inanan üst düzey yöneticiler, kabiliyetsizlik, bananecilik.
Enflasyonun artmasını fırsat bilen açgözlü tüccar, bu dumanlı havada dalkavukluk yaparak servetine servet katan işadamı, cehaletini kabul etmeyip verilen görevden kişisel çıkar sağlamaya çalışan hem eğitimsiz hem kabiliyetsiz yönetici, Atatürk düşmanları, gelişmeye asla niyeti olmayan bazı yöneticiler bizim yel değirmenlerimiz bu ara…
Kime inanacağımızı, kime güveneceğimizi bilemiyoruz, sanki zemin ayaklarımızın altından çekiliyor. Her hareketin altında artık bir art niyet aramaya başladık. Ülkesini sevmeyen insanlar, fırsatçılar, cahiller, korkaklar, adalete gülüp geçen , kendi adaletlerini kendileri sağlamaya çalışan mafya bozuntuları her yanımızı sardı. Dün inandığımız insanın yüzünün sırrı bugün tel tel dökülüyor, altından vıcık vıcık dalkavukluk, iğrenç bir ikiyüzlülük çıkıyor.
Ne tarım politikamıza ne sağlık politikamıza ne eğitim politikamıza, ne adalet politikamıza ne uluslararası ilişkiler politikamıza, ne de içişleri politikamıza güvenebilir olduk. Ekonomi mi? O da tel tel dökülüyor.
On sene boyunca uğraştıklarını söyleyerek ortaya çıkardıkları “Türkiye yüzyılı maarif modeli”, cahil bir imamın dahi daha iyi yazacağı bir ucube müfredat.
Ne Çağdaş eğitimden ne devrimlerden ne bilimden ne felsefeden asla haberdar olmayan bir el sinsice bir plan uyguluyor gibi… İtiraz ediyoruz, çığlıklarımız sessiz kalıyor. Burada da tel tel dökülüyoruz.
Çok değil, 22 sene önceki o idealist insanlar o vatanseverler, o aydınlar nerede diye merak ediyorum. Ne ara doğrulardan bu kadar vazgeçtik?
22 Ekim 2015 de kaybettiğimiz Çetin Altan’ın bir sözünü bu ara hatırlayıp kendimi ümitsizlikten kurtarmak istiyorum “Enseyi karartmayın” der ünlü yazar.
Ne dersiniz, tel tel dağılıp gidecek miyiz, yoksa aklımız başımıza alıp, yeter artık diyerek haklarımıza ve doğru olana sahip çıkacak mıyız?