GÜZEL TÜRKÇEMİZDE SİSTEMLİ BİR YIKIM YAŞIYORUZ

YAYINLAMA: 18 Temmuz 2024 / 00.00 | GÜNCELLEME: 17 Temmuz 2024 / 13.31

Dil sürekli evrilen bir yapıda ve zamanla değişir elbette, ama biz sistemli bir yıkım yaşıyoruz. Bunun; dilin zenginliğini ve doğru kullanımını koruyabilmek için bilinçli bir şekilde yapılan, iyi niyetli bir değişim olduğunu sanmıyorum.

Bülent Ecevit gibi gerçekten siyaseti onurla yapan insanların kullandıkları dil artık neredeyse tarih oluyor. Günümüzde türkçe ortalama dört yüz kelimeyle konuşuluyor. Oysa örneğin İngiltere'de ortalama iki bin kelime kullanılıyor. Türkçede yetmiş sekiz bin ana kelime olmasına karşın, nüfusun büyük bölümü günlük yaşamında sadece ortalama dört yüz kelime kullanıyor. Girne-Amerikan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tuncer Gülensoy, sözcük hazinesi ve gramer bakımından oldukça zengin bir dil olan türkçenin ancak binde beşine hakim olduğumuzu söylüyor.

Okumamak, düşünmemek, edebiyata ilgi duymamak, sık kullanılan sözcükleri kaldırma girişimi, fonetik ve morfolojik yapıya uygun olmayan sözcük türetme çabalarının kullanılan sözcük sayısını azalttığını ifade eden Prof. Dr. Gülensoy, yapılan araştırmada şu çarpıcı sonuca ulaşmış:

''Yaptığımız araştırmalarda özellikle kırsal kesimde insanların günlük sadece kırk, elli kelime kullandığına şahit olduk. Sadece ana kelime sayısı yetmiş sekiz bin olan ve dünyanın en zengin dillerinden biri olma özelliğini taşıyan Türkçeyi, nüfusun çok büyük dilimi gerçek anlamda bilmiyor. Çünkü, bu büyük kitle ortalama dört yüz civarında kelime ile yetiniyor. Diğer kelimeler ise neredeyse hiç kullanılmadığı için adeta köreliyor. Bu nedenle ifade gücü azalan kişiler konuşmasında ”şey”, “yani”, “ııı” gibi ses taklitlerine sığınıyorlar.''

Bir de her sözcüğün arasına “hani” sıkıştıranlar var ki onları dinlemek tam bir ömür törpüsü oluyor.

Üniversite yıllarında bizi taşralı diye küçümseyenlerden daha iyi bir Türkçeyle konuşuyor, duygularımızı ifade ederken sözcüklere “zeka” inceliği serpiştirmeye çaba sarf ediyorduk. Anadolu’nun köylerindeki insanlar “bile” son derece duru bir dille tasalarını aktarıyor, duygularını dile getiriyordu. Şimdi ana akım spikerleri bile doğru dürüst Türkçe konuşamıyor. Dün bir spiker “Geçmiş olsun diliyorum” dedi, gülsem mi ağlasam mı bilemedim.

“Geçmiş olsun” dersiniz ya da geçmiş olsun dileklerinizi yollarsınız. Geçmiş olsun diliyorum” gibi bir Tarzan cümlesi yoktur. Aynı “Teşekkür ettim”, “Sana dönerim” “oha oldum yani” saçmalığındaki cümleler gibi sonradan yabancı dillerden çevrilmiş anlamsız cümleler de çok sık kullanılır oldu. “Teşekkür ettim “diyenlere hep “Ne zaman?” diye soruyorum. Teşekkür dili geçmiş zamanda ediliyorsa bu bir hikaye anlatımıdır. Siz şu anda aldığınız bir hizmete şimdiki zamanda “Teşekkür edersiniz”.  “Dönme” eylemi de bir merkez etrafında 360 derece yapılan bir işlemdir. “Sana dönerim, ya da bana dönmedin” son derece zavallı bir kullanımdır, çünkü sözcük hazinenizin kıtlığını gösterir. “Beni aramadın” demek neden zor oldu, anlamıyorum.

Çocuklarına, arkadaşlarına, akranlarına “aşkım” diyen büyükler de cehalet simgesi bence. Hem görgüsüzlüğü hem de bilgisizliği simgeliyor, çünkü sözcükleri yerinde kullanmayı bilmek de bir eğitim gerektiriyor.

Bunun dışında bir de yüz yıl önceden kalma “garabet” sözcükleri kullanma modası var “mutmain olmak, rabia, fıtrat, cibilliyet, zillet, mütedeyyin“ gibi.

Teknolojinin gelişmesiyle yeni kavramlar ve terimler ortaya çıkıyor ve kaçınılmaz olarak bu terimler dilde yeni anlamların oluşmasına ya da  dilin yapısında değişikliklere yol açıyor.

Kültürel etkileşimler ve küreselleşme, dilde yeni sözcüklerin ve ifadelerin yayılmasına ve kullanılmasına neden oluyor.

Dilin doğru kullanımı ve dil bilgisi kuralları eğitim sisteminin kalitesiyle ilişkili. Eğitimdeki değişimler dilin kullanımında farklılıklara yol açıyor. Yazmayı bir kenara bırakın okumaktan aciz cahil yöneticilerin giderek çoğunluğu oluşturduğu ülkemde elbette dilin gelişmesini beklemek büyük iyimserlik oluyor.

Sosyal medya gibi platformlar, dilin hızla değişmesine katkıda bulunabilecekken, kısaltmalar, emoji kullanımı gibi yeni iletişim biçimleri dilin geleneksel yapısını çoğu zaman olumsuz etkiliyor.

Toplumun değerleri, normları ve yaşam tarzları değiştikçe, dil de bu değişimlere ayak uyduruyor ve bu değişimleri yansıtıyor. Değerler manzumemizi yitirdiğimizi zaten fark ediyoruz, bari güzel Türkçemizi yok etmeyelim.

Nereye götürülmek istendiğimiz ortada. Bize, yine her zamanki gibi uyanık olmaya çalışıp, önlem almak kalıyor.

 

GÜZEL TÜRKÇEMİZDE SİSTEMLİ BİR YIKIM YAŞIYORUZ
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *