ŞAŞIRMADIM

YAYINLAMA: 29 Temmuz 2024 / 00.00 | GÜNCELLEME: 28 Temmuz 2024 / 14.38

Çocukluğum ve üniversite çağım Ankara’da geçti. Ortaokul ve Lise dönemimde ise Ankara dışında yatılı okuduğum şehirlerde, günlük konulardan uzak yaşadığımı hatırlarım. Bu 1950 ve 1960’lı yıllarda gelişen bazı siyasi olaylar, aklımda iz bırakmadı desem yalan olur. Sadece iktidarda kalabilmek adına çok oyunlar oynandı o tarihte, hafıza kayıtlarımda okuduklarım ve yaşadıklarım derin iz olarak kalmış. Sandık başında oy sayımında cinayet bile işlendiğini hatırlarım. Kimi kasabaların il haline dönüşmesi yanında, il olan şehirlerin ilçe haline geri dönmesini de bu tarihlerde gördük. 1954 seçimlerinin hemen ardından tenzili itibar adına Nevşehir’e bağlı bir ilçeye dönüştürülen Kırşehir, 19 Haziran 1957 de kabul edilen 9637 sayılı kanunla tekrar il statüsüne yükseltilerek iadeyi itibarı yaşadı, Osman Bölükbaşı’nın memleketi, Kırşehir.  

Osman Bölükbaşı Türk siyasi tarihinde bir semboldü bahsettiğim senelerde. Halktan bir insan aslında, 1913 yılında MUCUR’da doğan Osman Bölükbaşı, İstanbul Erkek Lisesi mezunu ve Fransa’da Nancy Üniversitesi’nde Matematik tahsili yapmış değerli bir hoca idi. 1946’da Demokrat Parti’ye katılan Osman Bölükbaşı daha sonra Demokrat Parti’den ayrılıp Millet Partisi adı ile kendi partisini kurdu. 1953’de laiklik karşıtı olduğu gerekçesi ile bu parti kapatıldı. 

Osman Bölükbaşı, İsmet İnönü’ye suikast planlaması tevatürü ile tutuklandı, daha sonra serbest bırakılmıştı. 1954’de bu sefer Cumhuriyetçi Millet Partisi adı ile bir parti daha kurdu değerli siyasetçi. Daha sonra Kırşehir ilçeye dönüştü ve Nevşehir’e bağlandı. 

1957 seçimlerinden evvel Osman Bölükbaşı, Meclisin manevi şahsına hakaret ettiği gerekçesi ile tutuklanmıştı. Bu arada kendi doğduğu HASANLAR Köyü de bir karar ile Kırşehir’den çıkarılıp Nevşehir’e bağlandı. Seçimlerde milletvekili seçilen Osman Bölükbaşı’nın hapishanede yemin ederek milletvekilliği tescil edilmiş oldu ve hapisten çıktı. 

OSMAN BÖLÜKBAŞI daha sonra partinin ismini, 1969’da değiştirip MHP adına dönüştürdü. Osman Bölükbaşı Türk siyasi tarihinde önemli bir şahsiyet dediğim bundan dolayı. 

Bütün bu siyasi oyunları Ankara’da yaşadık. Evlenip çoluk çocuğa karıştığımda yaşadığım ev Ankara Kocatepe semtinde Yardım Sevenler Derneği’nin hemen yanında idi. Çocukların bir yuvada sosyalleşmeleri için fazla uzağa gitmemek adına, Kızılırmak Sokak 26 numarada bulunan çocuk yuvasına vermiştik her iki çocuğumuzu. 

Bayındır Sokağın bitişinin tam karşısındaki hafif tepenin üstündeydi bu yuva. İki katlı, tipik Ankara evinden yuvaya dönüştürülmüş bir bina idi. Çocuklarımız yürüyerek yuvaya gidip, akşam da yürüyerek eve gelirlerdi. Mithat Paşa Caddesi Kızılırmak Sokağa geldiğinde biter, bir sol bir sağ ile Dr. Mediha Eldem Sokak olurdu. Eşim sabah çocuklarla beraber yuvaya gider, yuva yönetim kadrosu ile akşama kadar sohbet edip, mesai bitiminde çocukları alarak eve dönerdi. 

Kocatepe Camii inşaatı henüz başlamadığı bir tarihti bu bahsettiğim günler.   

Yine böyle bir Cuma günü sabahın erken saatlerinde, tarih 24 mart 1978. Hava soğuk, yuvanın önünde park edilmiş Anadol ‘station’ marka bir araca sahibi yaklaşır. Anahtarı ile aracın kapısını açar, içine binerken, biraz ilerde köşede bekleyen iki kişi koşarak aracın yanına gelirler. Biri kalın bıyıklı uzun boylu, elinde tabanca ile yaklaşıp araçta bulunan genç adama altı el ateş eder ve oradan koşarak Kızılırmak Sokağın sonunda bulunan merdivenlerden aşağıya giderler. 

Yuvada oturan yöneticiler bu cinayeti an be an görürler. Araçta öldürülen genç adam devletin kahraman savcısı DOĞAN ÖZ.  

Seneler sonra bir yaz günü deniz kenarında esmer, yüz hatlarından yıpranmış olduğu belli olan bir kadınla sohbet ettik eşimle. İsminin SEZEN olduğunu söyleyen kadın, soyadını söyleyince irkildim. SEZEN ÖZ, öldürülen DOĞAN ÖZ’ün eşi idi. Sohbet devam ettiği süreçte, rahmetli eşini kimlerin ve neden öldürdüğünü anlattı. 

Doğan Öz, Ankara Cumhuriyet Başsavcı yardımcılığı yaptığı 1970’li senelerde, MHP’li ülkü ocakları üyesi gençlerin, irtibatlı olduğu Özel Harp Dairesine bağlı bazı yasa dışı faaliyetlerin ve cinayet dosyalarının üzerine cesurca giden bir savcı olduğunu anlatmıştı Sezen Hanım. Bazı kişilerin Savcı beye sorduğu şu soruya, ‘Hangi Fraksiyona yakınsın?’ cümlesine verdiği kalıp bir cevabın ‘Sosyalizmin bütün renklerini seviyorum, ama kendimi hiçbir fraksiyonda kabul etmiyorum’ diye eşi ÖZ’ün cevabını söylemişti, Sezen Hanım.  

Suikastın yapıldığı tarihten kısa bir süre önce, hazırlamış olduğu ‘Kontrgerilla Raporu’nu, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e verdiği bilinir. 

Doğan Öz kıymetli bir vatan evladı idi. Cinayete kurban gitmesi, yine hukukçu olan eşini sarsmış, ancak çocukları BENGİ, TURAN ve HAKAN’a hem anne hem baba olmaya çalışan Sezen Hanım, çocuklarını yetiştirmek, hak ve adalet aramak için azimli, güçlü bir kadındı. 

Doğan Öz’ü öldüren İbrahim Çiftçi, suçunu itiraf eder. Yakalanıp yargılanır. Yargılanması sırasında verdiği ifade de şöyle bir cümlesi var ‘Eski Ankara Ülkü Ocakları 2’inci Başkanı Hüseyin Demirel ve halen Muzaffer Üstünel adlı şahsı öldürmek suçundan gıyabı tutuklama müzekkeresi bulunan Hüseyin Kocabaş’ın verdiği talimatla öldürdüm. Tabancayı da Hüseyin Demirel verdi’. Bu ifade mahkeme kayıtlarında bulunmakta. Katil İbrahim Çiftçi 6 yıl 9 ay hapishanede yatar. İdam cezası ile yargılanan katil, ne oldu da 6 yıl 9 ay sonra tahliye oldu diye sorunuz olabilir. Ben de sizin gibi nasıl bir yargı diye sordum kendi kendime.

Üstüne üstlük bu Savcı katili İbrahim Çiftçi’nin, Ankara’dan MHP listelerinden milletvekili adayı olduğunu biliyor muydunuz? 

Gelin bu yapıda bir başka olayda paralellik arayalım. Benzer o kadar çok yönleri var ki yakın tarihte yine aynı yapıdan verilen bir talimatla Sinan Ateş, eski dava arkadaşları tarafından, sokak ortasında öldürme talimatı tetikçiye azmettirilmekte. Yapıyı yönetenler değişmekte, ama yapı değişmemekte. 

Benzerliğe siz şaşırdınız mı?  

Ben hiç şaşırmadım diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına. 

ŞAŞIRMADIM
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *